İçerik: 1.Seyahat Fotoğrafları 2.Seyahat Notları 3. Sonsuz Amor Adlı Roman Serisi'ne ait Kitaplar 4. Kitaplar Hakkında Detaylı Bilgiler 5. Kitapta Yer Alan Kahramanlara Ait Tanıtımlar 6. Yazara Ait Şiirler 7. Yazara Ait Deneme Yazıları 8. Sinema Dünyası 9. Png Uzantılı Resimler 10. Gif Uzantılı Resimler 11. Art 12. Sağlık Notları 13. Bakım Tüyoları
20 Şubat 2015 Cuma
EGE - MARMARA (HAVA GÖRÜNTÜLERİ)
Etiketler:
bulutlar,
cloud,
Ege,
fly,
gökyüzü,
hd,
hdr,
İstanbul,
İzmir,
Marmara,
sky,
uçak çekimleri
Yer:
İzmir, Türkiye
17 Şubat 2015 Salı
PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED'İN (S.A.S)
VEDA HUTBESİ
VEDA HUTBESİ
Ey İnsanlar!
Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğim.
Ashabım!
Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir; her türlü tecavüzden korunmuştur.
Ey Ashabım!
Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakin benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildirilen kimse, burada bulunuşta işitenden daha iyi anlayarak, muhafaza etmiş olur.
Ashabım!
Cahiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu Rebia'nin kan davasıdır.
Ey Ashabım!
Bugün şeytan sizin su topraklarınızda yeniden tesir ve hâkimiyetini kurmak gücünü ebedi surette kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakininiz!
Ey İnsanlar!
Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkiniz, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkiniz, onların aile yuvasını, sizin hoşlanmadığınız
hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe dövüp, sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları meşru bir şekilde, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.
Ey Mü’minler!
Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah kitabi Kur'an'dır.
Ey Mü'minler!
Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz. Müslüman müslümanın kardeşidir; böylece bütün
Müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğerki gönül hoşluğu ile kendisi vermiş olsun.
Ey Ashabım!
Kendinize de zulmetmeyiniz. Kendinizin de üzerinizde hakki vardır.
Ey İnsanlar!
Cenab-i Hak her hak sahibine, hakkini (Kuran’da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa, ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başkasına ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah’ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün Müslümanların ilencine uğrasın. Cenab-i Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.
Ey Ashabım!
Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem’in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır.
Allah yanında en kıymetli olanınız, ona en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana
takva ölçüsünden başka bir üstünlüğü yoktur.
Ey Ashabım!
Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz? "Allah’ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine
getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz!"
(Bunun üzerine Resul-i Ekrem, mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak, sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek söyle buyurdu.)
Şahit ol ya Rab! Şahit ol ya Rab! Şahit ol ya Rab!
Ey İnsanlar!
Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğim.
Ashabım!
Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir; her türlü tecavüzden korunmuştur.
Ey Ashabım!
Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakin benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildirilen kimse, burada bulunuşta işitenden daha iyi anlayarak, muhafaza etmiş olur.
Ashabım!
Cahiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu Rebia'nin kan davasıdır.
Ey Ashabım!
Bugün şeytan sizin su topraklarınızda yeniden tesir ve hâkimiyetini kurmak gücünü ebedi surette kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakininiz!
Ey İnsanlar!
Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkiniz, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkiniz, onların aile yuvasını, sizin hoşlanmadığınız
hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe dövüp, sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları meşru bir şekilde, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.
Ey Mü’minler!
Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah kitabi Kur'an'dır.
Ey Mü'minler!
Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz. Müslüman müslümanın kardeşidir; böylece bütün
Müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğerki gönül hoşluğu ile kendisi vermiş olsun.
Ey Ashabım!
Kendinize de zulmetmeyiniz. Kendinizin de üzerinizde hakki vardır.
Ey İnsanlar!
Cenab-i Hak her hak sahibine, hakkini (Kuran’da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa, ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başkasına ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah’ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün Müslümanların ilencine uğrasın. Cenab-i Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.
Ey Ashabım!
Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem’in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır.
Allah yanında en kıymetli olanınız, ona en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana
takva ölçüsünden başka bir üstünlüğü yoktur.
Ey Ashabım!
Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz? "Allah’ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine
getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz!"
(Bunun üzerine Resul-i Ekrem, mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak, sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek söyle buyurdu.)
Şahit ol ya Rab! Şahit ol ya Rab! Şahit ol ya Rab!
SANAT DENİLİNCE
SANAT
Yıllar önce,
kitap yazmaya karar verdiğim sırada bir arkadaş ortamında bir adamla tanışmış
ve ona; öğretmenlerimin beni çok beğendiklerinden, ses oyunculuğumu başarılı
bulduklarından, ayrıca yazmayı düşündüğüm öyküyü de (roman) beğendiklerinden
bahsetmiştim. Aynı sıralarda bir başka arkadaşımız da müziğe karşı olan
duyarlılığından, hatta (burada ismini vermek, kendisini deşifre etmek
istemiyorum) ünlü bir ses sanatçısı ile tanıştığından ve birlikte gitar
çaldıklarından bile bahsetmişti… Sanata önem veren bir birey olarak ben kendi
adıma çok sevinmiş ve o arkadaşa destek vermiştim, tabii o da bana…
Üreten insanı
severim. Aradan birkaç zaman geçti ve bu süre zarfında bahsettiğim, arkadaş
ortamında tanıdığım o adamı gördüm yine; sürekli etrafımızda olup hiç konuşmuyor
ve bizden uzak duruyordu. Mesafeli duruşu, rahatsız edici bakışlarıyla ortamı
da geriyordu. Bizde buna bir anlam veremiyorduk; ancak sonrasında anladık ki
sebebi kıskançlıkmış. Bir gün karşımıza çıktı ve dedi ki “Sanat kelimesinin
anlamını bilmeyen insanlarsanız, bence sözlüğü açıp bir okuyun!” Yasemin
F. Kılıçaslan
Şaşırdık tabii
ve bende ona dedim ki “Sanat, insanın yeteneklerinin sonucu ortaya çıkan bir
eser; bir resim, bir kitap, bir tiyatro, bir şarkı, vb… emek verilen bir
olgudur ve belli ki siz bunlardan yoksunsunuz, olanı da hazmedemiyorsunuz…”
Şu sözü
hatırlarım hep: “Emeğin değerini, emek vermesini bilenler anlar.”
Böyleleri ile
öyle çok karşılaştık ki gerek yakınımızda gerekse uzağımızda; takdir edilmek
şöyle dursun; küçümsemeye ve belki de içten içe besledikleri kıskançlığı,
çekememezliği kusmaya ça1ıştılar. Ama bir şeyi unuttular; amaçsız, hayalsiz bir
gelecek olamaz; bu dünyaya geliş gayemizi unutmamalı, yeteneklerimizi göz ardı
etmemeli, duygu ve isteklerimizi, hayallerimizi ve de yeteneklerimizi
harcamamalıyız…
Kesinlikle uzak
durduğum insan türü; “İyi ve doğru işler yapmaya çalışan
insanları nedenli nedensiz yargılayan, yaptıkları işleri beğenmeyen,
küçümsemeye kalkan ve ayakları takılıp düşsün diye önlerine çeşitli engeller
koymaya çalışan kimseler; ne büyük hayâsızlık, ne büyük zalimliktir ki bunu
yaparken yüzleri bile kızarmıyor!
Böyle
insanlarda şunu fark ettim; hayatta bir amacı olmayan, özgüveni gelişmemiş,
velhasıl hayata tutunmayan, tutunamayan ya da tutunmak istemeyen kişiler,
başkalarının da başarısını görmek istemiyorlar. Tembel bir öğrencinin, başarılı
bir sınıf arkadaşının aldığı yüksek notu kıskanması, ona kötü lâkaplar takması
gibi…
Yine birkaç yıl
önce kendi aramızda hatıra fotoğrafları çektirdik; o gün derse gelmeyen ve
bunun sonucunda fotoğraf çekimine katılamayan ve daha sonra çektiğimiz
fotoğrafları gören bir arkadaşımız çıktı, dedi ki (kendine değil de pahallı
fotoğraf makinesine güvenen biriydi) “Benim olmadığım nereden belli,
fotoğrafların kalitesinden…”
Bende ona dedim
ki “Marifet fotoğraf makinesinde değildir, fotoğraf çekmek her şeyden önce bir
sanattır…”
Ve bu sözüme
herhangi bir karşılık gelmedi…
GÖRSEL ESTETİK Ders
Kitabı’nın ana sayfasında gördüğüm, okuduğum ve gerçekten de çok etkilendiğim
bir yazıyı paylaşmak istiyorum. Yazı, Ülkü Tamer’e ait olup Ara Güler’in
fotoğrafçılık ile ilgili sözlerinden ibarettir ve öyle güzel anlatmış ki…
Ne zaman Ara
Güler'in adı geçse, aklıma bir olay gelir önce.
1980'lerin
başıydı. Yayınevi yöneticiliği yaptığım dönem... Günün birinde Ara heyecanla
daldı odama.
"Ülkü," dedi, "bir kitap hazırladım. Fotoğraf albümü. Hemen bas. Bir milyon satacağız."
"Sen çıldırdın mı?" dedim. "Gazeteler bile bir milyon satmıyor."
Ara hemen yanıtı yapıştırdı:
"O zaman beş bin garanti."
Kitabı bin beş yüz bastık. Yayıncılık yıllarımda bana en büyük kıvanç veren kitaplardan biri oldu.
Bir gün yine heyecanla geldi. Bu kere burnundan soluyordu.
"Hayrola?" dedim.
"Ne adamlar var... Bana soruyorlar. ‘Sen ne marka makineyle fotoğraf çekersin?’ diye. Fotoğraf makineyle mi çekilir! Şimdi en iyi, en gelişmiş daktilo bende olsa en büyük yazar ben mi olurum! Roman daktiloyla mı yazılır!"
Bir an soluklandı.
Gözleriyle kalbini göstererek, "Arkadaş," dedi, "fotoğraf burayla, burayla çekilir. Ben Singer dikiş makinesiyle bile fotoğraf çekerim... Şunlara bak. Alıyorlar Leica'yı, Canon'u, Nikon'u ellerine, yola düşüyorlar. Bir köylü mü gördüler. Dur! İki şipşak, tamam... Koyun sürüsü mü gördüler. Dur! İki şipşak, tamam... Çadır mı gördüler. Dur! İki şipşak, tamam... Ben bir çobanın fotoğrafını çekeceksem, onunla oturmalıyım, birlikte yemek yemeliyim, gece çadırında kalmalıyım... Onu tanımalıyım. Fotoğrafını ancak ondan sonra çekebilirim."
Ara, durup dururken dünyanın en iyi fotoğrafçılarından biri olmamış...
"Ülkü," dedi, "bir kitap hazırladım. Fotoğraf albümü. Hemen bas. Bir milyon satacağız."
"Sen çıldırdın mı?" dedim. "Gazeteler bile bir milyon satmıyor."
Ara hemen yanıtı yapıştırdı:
"O zaman beş bin garanti."
Kitabı bin beş yüz bastık. Yayıncılık yıllarımda bana en büyük kıvanç veren kitaplardan biri oldu.
Bir gün yine heyecanla geldi. Bu kere burnundan soluyordu.
"Hayrola?" dedim.
"Ne adamlar var... Bana soruyorlar. ‘Sen ne marka makineyle fotoğraf çekersin?’ diye. Fotoğraf makineyle mi çekilir! Şimdi en iyi, en gelişmiş daktilo bende olsa en büyük yazar ben mi olurum! Roman daktiloyla mı yazılır!"
Bir an soluklandı.
Gözleriyle kalbini göstererek, "Arkadaş," dedi, "fotoğraf burayla, burayla çekilir. Ben Singer dikiş makinesiyle bile fotoğraf çekerim... Şunlara bak. Alıyorlar Leica'yı, Canon'u, Nikon'u ellerine, yola düşüyorlar. Bir köylü mü gördüler. Dur! İki şipşak, tamam... Koyun sürüsü mü gördüler. Dur! İki şipşak, tamam... Çadır mı gördüler. Dur! İki şipşak, tamam... Ben bir çobanın fotoğrafını çekeceksem, onunla oturmalıyım, birlikte yemek yemeliyim, gece çadırında kalmalıyım... Onu tanımalıyım. Fotoğrafını ancak ondan sonra çekebilirim."
Ara, durup dururken dünyanın en iyi fotoğrafçılarından biri olmamış...
Sabah
Gazetesi’nden alınan bir makale; ders kitabımızda paylaşılmış, bende buradaki
yazımda paylaşmak istedim…
Sevgiler…
Yasemin F.
Kılıçaslan
Etiketler:
emek,
emek vermek,
f,
fotoğraf çekmek,
fotoğraf makinesi,
gerçek sanat,
Kılıçaslan,
kitap,
makale,
metin,
roman,
sanat,
yasemin,
yazı
14 Şubat 2015 Cumartesi
14 ŞUBAT SEVGİLİLER GÜNÜ'NÜZ KUTLU OLSUN!
Kitap Yârenleri:
Etiketler:
14 şubat,
aşk,
aşk senin adın,
book,
f,
facebook,
groups,
gün,
günü,
Kılıçaslan,
kitap,
love,
nisan,
roman,
sayfa,
sevgili,
sevgililer,
valentine,
yasemin,
yazar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)