31 Ekim 2018 Çarşamba

ARA GÜLER VE CHARLİE CHAPLİN



Ara Güler, Charlie Chaplin'in de fotoğrafını çekecekti ama vazgeçti...
Ara Güler, hayranı olduğu Charlie Chaplin’in fotoğraflarını da çekmek ister: “Chaplin benim dünyamı kuran, bana vizyonu veren, hayata bakmayı öğreten adam… O zamanlar İsviçre’de bir şatoda yaşıyordu. Karısı da Amerikalı ünlü yazar Eugene O’Neill’in kızı Oona’ydı. Bunların şatosunun önünde 3 gün, kar kıyamet demeden fotoğraf çekmek için bekledim. Sonunda Oona donmamdan korkup, ‘Konuşursan konuş, ama resim çekme’ dedi. Adam yürüyen iskemlede, felçli resimlerini çektirip akıllarda böyle bir imaj bırakmak istemiyordu. Çünkü o da benim gibi elimdeki fotoğraf makinesinin acımasız olduğunu biliyordu. Pire gibi dolanarak dünyanın en cevval tipini yaratmış Charlie Chaplin’i felçli halde çekmek bana yakışmazdı, o nedenle onun fotoğrafını fırsat bulduğum halde çekmedim.”


Ne kadar zarif bir davranış...
Ve ne kadar doğru bir söz; "Fotoğraf makinesi acımasızdır. Aslıda acımasız olan o değil, insanlardır!

Zira ben, yeryüzünde insanoğlu kadar acımasız, duygusuz, incitici bir varlık ya da eşya görmedim! Ama bir söz vardır; güzel bakan güzel görür, yüreği güzel olanın gözleri de güzel bakar. Çirkin bakış, kötü söz daima sahibine aittir...
Yasemin F. Kılıçaslan

ARA GÜLER'İN OBJEKTİFİNDEN YILLANMIŞ ÜNLÜLER

''Yahu ben, Picasso’larla falan çalışıyorum. Sen de kim oluyorsun? Sen Hitchkock isen ben de Ara Güler’im.''
"Alfred Hitchcock ile yaptığımız çalışmayı unutamam. Onun çekimi biraz sıkıntılı olmuştu. Ayaklarını ön plana alarak bir fotoğraf çekmek istedim. Hitchcock da rejisör falan olduğu için, fotoğraf işlerini de iyi biliyor. Karşımda kurnazca hareketler yapıyor. Sabah 11.00’de başladığımız çalışma hiç unutmuyorum akşam 5’te bitti. Bana kızdı başlarda, sevmedi ama sonra alıştık birbirimize. Şakalaşmaya başladık. Baktı ki, ben ondan daha matrak biriyim, rahat rahat çalıştık sonra. Ben de içimden: 'Yahu ben, Picasso’larla falan çalışıyorum. Sen de kim oluyorsun? Sen Hitchkock isen ben de Ara Güler’im.' diyorum."

Yirminci yüzyılın en popüler tarihçilerinden biri olan Arnold Toynbee...

Nobel ödüllü yazar Bertrand Russell...

1960 yılında ünlü fotoğrafçı Bill Brandt, Londra'daki evinde dizlerinin üzerinde...

Dönemin İngiliz devlet adamı: Winston Churchill...

Ünlü oyuncu Dustin Hoffman’ı New York’taki bürosunda üzerine gazete kağıdı serdiği masasında peynir, zeytin, ekmek yerken yakaladı...

Federico Fellini

Amerika'nın en yaşlı fotoğrafçısı: Imogen Cunningham.

İndira Ghandi

1969 yılı Paris... Ünlü Fransız şair Jacques Prevert...

"Fotoğraf sadece bir araç değil, algılama biçiminin bir parçasıdır." diyen ünlü yazar John Berger'in Ara Güler tarafından çekilen fotoğrafı.

2 fotoğraf efsanesi yan yana... Ara Güler'in Kudelka'nın yıllar önce çektiği fotoğrafı ve en son halleri

1950'li yılların ve belki tüm zamanların en çok tanınan ve başından geçen sansasyonel olaylarla ses getiren sopranosu: Maria Callas

Hayatı boyunca 17 kez Cannes Film Festivali'ne giden Ara Güler, 1958 yılında 11.'si düzenlenen festivalde de yönetmen Orson Welles

Ara Güler'in en efsane çalışmalarından biri: Salvador Dali!
Dali’nin Paris’te oteline gittim, 101 numarada kalıyormuş. Kapısını açtım, bana bakıyor; “Niye benim fotoğrafımı çekmek istiyorsun?” dedi. “Çok meşhursun da onun için.” dedim. “Benim dakikam 25 bin dolardır.” dedi. “Güzel ama ben bir dakikada fotoğraf çekemem ki!” dedim. Beni tuttuğu gibi dışarı attı. O akşam bir Yahudi arkadaşımla yemeğe gittim. “Dali beni dışarı attı.” dedim, “O benim vaftiz babam.” dedi. “Ama sen Yahudi’sin o Hıristiyan nasıl olur?” dedim. “Sen karışma.” dedi, gitti konuştu. Ertesi sabah saat 11’de gittik. Dali bana bakıyor ben ona. “Senin fotoğrafını çekmeliyim. Adamakıllı bir fotoğrafın yok.” dedim. “Kimse yokken gel.” dedi. Ertesi gün saat onda gittim, üç gazeteci daha geldi. “Hani benden başka kimse olmayacaktı.” dedim. “Dur ben onları hemen salarım.” dedi. Elinde de gümüş saplı bir baston var. “Bilin bakalım, ziftin formülü nedir?” dedi. Kimse bilemedi. Formülü kafadan attı. “Benim adım Salvador Dali, bu bastonu ziftin içine sokar çıkarırım. Beş kuruşluk baston olur 50 bin dolar. Sen bunu yaparsan deli derler. Şimdi dediğimden ne anladınsa git onu yaz.” dedi. Üçünü birden toplayıp dışarı attı. O fotoğrafları o gün çektim.

Ara Güler için sergi açan dünyaca ünlü fotoğrafçı: Sebastião Salgado...

Sophia Loren
''Sophia Loren’i bilir misin? Onun asansöre bindiğini görünce asansöre binmiştim ben de…Yukarı çıktık beraber. Otel odasının ortasında da yatak var. Kadın yorgundu. Ayakkabılarını çıkardı, yatağın üzerinde oturdu. “Burada böyle dururken resmini çekebilir miyim?” dedim. Çek diyince birkaç tane çekip Türkiye’ye gönderdim. Burada da afiş yapmışlar: “Muhabirimiz Ara Güler, Sophia Loren’in yatak odasında” diye. Lâf mı bu şimdi?''

ARA GÜLER'İN ALDIĞI ÖDÜLLER VE KİTAPLARI


Ödülleri
  • 1979 Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin foto muhabirliği dalındaki Birincilik ödülü.
  • 2000’de Fransız Hükümeti tarafından İstanbul?daki Fransız Sarayı?nda ?Légion d’honneur; OFFICIER DES ARTS ET DES LETTRES? unvanı.
  • 2004’de Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından Fahri Doktora unvanı.
  • 2005’te Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü.
  • 2008 İstanbul Fotoğraflarıyla İstanbul Turizm Özel Ödülü.
Kitapları
  • Fotoğraflar (Karacan Yayınları, 1980, İstanbul)
  • Ara Güler’in Sinemacıları (Hil Yayınları, 1989, İstanbul)
  • Sinan, Architect of Soliman the Magnificient (Editions Arthaud, 1992, Paris; Thames and Hudson,1992, Londra ve New York)
  • Living in Turkey (Albin Michel, 1993, Paris; Thames and Hudson, 1993, Londra ve New York; Archipelago Press, 1993, Singapur); Eski İstanbul Anıları (Dünya Yayınları, 1994, İstanbul)
  • Bir Devir Böyle Geçti,Kalanlara Selam Olsun (Ana Yayıncılık, 1994, İstanbul)
  • Yitirilmiş Renkler (Dünya Yayıncılık, 1995, İstanbul)
  • Yüzlerinde Yeryüzü (Ana Yayıncılık,1995, İstanbul)
  • Ara Güler?e Saygı (YGS Yayınları 1998, İstanbul, Hamburg)
  • Babilden Sonra Yaşayacağız, (Kısa hikâyeler, Aras Yayınevi, 1996, İstanbul)
  • İstanbul des Djinns (Fata Morgana, 2001, Montpellier, Fransa)
  • Yeryüzünde Yedi İz (Yapı Kredi Yayınları, 2002, İstanbul)
  • 100 Yüz (Yapı Kredi Yayınları, 2003, İstanbul)
  • Retrospektif ? 50 Yıl Fotojurnalizm (YGS Yayınları, 2004, İstanbul, Bremen)
  • Ara Güler (Antartist Yayınları, 2005, İstanbul)
  • Ara?dan Yetmişyedi Yıl Geçti (Fotografevi Yayınları, 1. Baskı 2005, 2. Baskı 2006, 3. Baskı 2007, İstanbul)
  • Beyaz Güvercinli Adam ( Fotografevi Yayınları, 2007, İstanbul)
  • Ara Güler ( Hachette, 2007)


ARA GÜLER'İN FOTOĞRAFÇILIK KARİYERİ

  • 1958’de Time-Life, Paris-Match ve Der Stern dergilerinin Yakın Doğu foto muhabirliği görevlerini üstlendi.
  • 1961’de Hayat Dergisi’nde fotoğraf bölüm şefi olarak çalışmaya başladı. Aynı yıllarda Henri Cartier-Bresson ile tanıştı.
  • İngiltere’de yayımlanan Photography Annual antolojisi onu dünyanın en iyi yedi fotoğrafcısından biri olarak tanımladı.
  • ASMP’ye (Amerikan Dergi Fotoğrafçıları Derneği) tek Türk üye olarak kabul edildi.
  • 1962’de Almanya’da çok az fotoğrafcıya verilen Master of Leica unvanını kazandı.
  • İsviçre’de çıkan Camera dergisi kendisine özel bir sayı ayırdı.
  • 1964’de Mariana Noris’in ABD’de basılan Young Turkey adlı yapıtında fotoğrafları kullanıldı.
  • 1967’de Japonya’da çıkan Photography of the World antolojisinde Richard Avedon ile birlikte bir dizi fotoğrafı yayınlandı.
  • 1967’de Kanada’da açılan İnsanların Dünyasına Bakışlar sergisinde, 1968’de New York Modern Sanatlar Galerisi’nde düzenlenen Renkli Fotoğrafın On Ustası adlı sergide aynı yıl Almanya’da, Köln’de Fotokina Fuarı’nda yapıtları sergilendi.
  • 1970’de Türkei adında fotoğraf albümü Almanya’da yayımlandı. Sanat ve Sanat tarihi konularındaki fotoğrafları ABD’de Time-Life, Horizon ve Nesweek kitap bölümlerince ve İsviçre’de Skira Yayınevi tarafından kullanıldı.
  • 1971’de Lord Kinross’un Hagia-Sophia (Ayasofya) kitabının fotoğraflarını çekti. Yine Skira yayınevince Picasso’nun 90. yaşgünü için yayınlanan Picasso Metamorphose et unite adlı kitap için Picasso’nun foto-röportajını yaptı.
  • 1972’de Paris Ulusal Kitaplık’ta sergisi açıldı.
  • 1975’de ABD’ne davet edildi ve birçok ünlü Amerikalının fotograflarını çektikten sonra Yaratıcı Amerikalılar adlı sergisini dünyanın birçok kentinde sergiledi. Yine aynı yıl Yavuz zırhlısının sökülmesini konu alan Kahramanın Sonu adlı bir belgesel film çekti.
  • 1980’de fotoğraflarının bir kısmı Karacan Yayıncılığın bastığı Fotoğraflar adlı kitabında bastırdı.
  • 1986’da Hürriyet Vakfı’nca basılan Prof. Abdullah Kuran’ın yazdığı Mimar Sinan kitabı’nı fotoğrafladı. Aynı kitap 1987’de Institute of Turkish Studies tarafından İngilizce olarak yayınlandı.
  • 1989’da Ara Güler’in Sinemacıları kitabı basıldı.
  • 1991’de Dışişleri Bakanlığı için Halikarnas Balıkçısı’nın (Cevat Şakir Kabaağaçlı) The Sixth Continent adlı kitabını fotoğrafladı.
  • 1999’da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, meslekte 50 yılını dolduran gazetecilere verilen ?BURHAN FELEK? basın hizmeti ödülü

ARA GÜLER HAKKINDA BİLMEDİKLERİNİZ...

       

       ♥Ara Güler, Türk fotoğraf sanatçısı ve foto-muhabirdir. 1928’de 1928’de İstanbul’da doğdu. Çocukken sinemadan çok etkilendi. 1951 yılında Getronagan Ermeni Lisesi ?nden mezun oldu. Lisedeyken film stüdyolarında sinemacılığın her dalında çalıştı.  Muhsin Ertuğrul ‘un yanında tiyatro ve oyunculuk eğitimi almaya başladı...
       ♥1961 yılına kadar Hayat dergisinde fotoğraf bölümü şefi olarak çalıştı. 1961?de İngiltere?de yayınlanan Photography Annual, onu dünyanın en iyi yedi fotoğrafçısından biri olarak tanımladı...
       ♥Aynı yıl ASMP'YE (Amerikan Dergi Fotoğrafçıları Derneği) kabul edildi ve bu kuruluşun Türkiye'den tek üyesi oldu...
       ♥Bertrand Russel, Winston Churchill, Arnold Toynbee, Picasso, Salvador Dali gibi birçok ünlünün fotoğrafını çekti, röportajlar yaptı...
       ♥1979?da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti?nin foto muhabirliği dalındaki birincilik ödülünü aldı. 1980?de fotoğraflarının bir kısmı Karacan Yayıncılık tarafından kitap haline getirildi...
       ♥Mimar Sinan yapıtlarının fotoğrafları, 1992’de Fransa?da Edition Arthaud, ABD ve İngiltere’de Thomas and Hudson, Singapur’da Archipelago Press tarafından Turkish Stylebaşlığıyla, Fransa’da ise Albin Michel yayınevi tarafından Demeures Ottomanes de Turquie adıyla yayınlandı...
       ♥Dünya Şirketler Grubu 1994’te Eski İstanbul Anıları, 1995’te Yitirilmiş Renkler kitabını yayınladı. Ana Yayıncılık ise 1994’te Bir Devir Böyle Geçti, Kalanlara Selam Olsun ve 1995’te Yüzlerinde Yeryüzüadlı kitapları yayınladı...
       ♥Fotoğraflarında Leica makinasını kullanmıştır...
       ♥Fotoğrafın sanat dalı olmadığını düşünmektedir...
       

FOTOĞRAFIN DUAYENİ SEVGİLİ ARA GÜLER'DEN UNUTULMAZ İSTANBUL KARELERİ...


 www.instagram.com/yaseminfkilicaslan/ hesabımda yayınladığım fotoğraf...












Ustanın objektifinden İstanbul fotoğrafları...

RAHMETLİ ARA GÜLER VE CUMHURBAŞKANIMIZ RECEP TAYYİP ERDOĞAN

Ne kadar tatlı bir kare...
Ben bu karede mütevazı, sevecen, sempatik, insancıl ve güzel kişiler görüyorum...

Hafızalardan silinmeyecek karelerden birisi...

 Kitap âşığı bir yazar olarak bu kareyi beğenmedim, âşık oldum! :) ♥








22 Ekim 2018 Pazartesi

MONA LİSA TABLOSUNDAKİ SIR ÇÖZÜLDÜ - KORKUNÇ GERÇEKLER





#monalisa #leonardodavinci #monalisatablosu #art #sır #sırperdesi #şifre #şifreler #7 #2 #çizgiler #video #L #S #sırlar #secret #manzara #monalisakimdir #şok #ok #köprü #youtube #izle #leonardo #ilginç #korkunç #sel #ürkütücü #72 #bilinmeyen #anlamlı

17 Ekim 2018 Çarşamba

ARA GÜLER (GOOGLE)

Ara Güler
Foto muhabiri
Ara Güler tam adı ile Aram Güleryan, Türkiye Ermenisi gazeteci, foto muhabiri ve yazar. Vikipedi
Doğum tarihi16 Ağustos 1928, Beyoğlu, İstanbul
Suna Güler (e. 1984–2010)

Web Sayfası:
http://www.araguler.com.tr/tr/








Mekânın Cennet olsun, güzel insan! :(
#daimakalplerdeyaşayacaksın #aragüler #araguler #mekanıncennetolsun #17ekim2018

SANAT DENİLİNCE...

07.02.2015 tarihinde, sabaha karşı saat 03.00-04.00 arası yazdığım, paylaştığım bir yazı...


SANAT

Yıllar önce, kitap yazmaya karar verdiğim sırada bir arkadaş ortamında bir adamla tanışmış ve ona; öğretmenlerimin beni çok beğendiklerinden, ses oyunculuğumu başarılı bulduklarından, ayrıca yazmayı düşündüğüm öyküyü de (roman) beğendiklerinden bahsetmiştim. Aynı sıralarda bir başka arkadaşımız da müziğe karşı olan duyarlılığından, hatta (burada ismini vermek, kendisini deşifre etmek istemiyorum) ünlü bir ses sanatçısı ile tanıştığından ve birlikte gitar çaldıklarından bile bahsetmişti… Sanata önem veren bir birey olarak ben kendi adıma çok sevinmiş ve o arkadaşa destek vermiştim, tabii o da bana…


Üreten insanı severim. Aradan birkaç zaman geçti ve bu süre zarfında bahsettiğim, arkadaş ortamında tanıdığım o adamı gördüm yine; sürekli etrafımızda olup hiç konuşmuyor ve bizden uzak duruyordu. Mesafeli duruşu, rahatsız edici bakışlarıyla ortamı da geriyordu. Bizde buna bir anlam veremiyorduk; ancak sonrasında anladık ki sebebi kıskançlıkmış. Bir gün karşımıza çıktı ve dedi ki “Sanat kelimesinin anlamını bilmeyen insanlarsanız, bence sözlüğü açıp bir okuyun!” Yasemin F. Kılıçaslan


Şaşırdık tabii ve bende ona dedim ki “Sanat, insanın yeteneklerinin sonucu ortaya çıkan bir eser; bir resim, bir kitap, bir tiyatro, bir şarkı, vb… emek verilen bir olgudur ve belli ki siz bunlardan yoksunsunuz, olanı da hazmedemiyorsunuz…”

Şu sözü hatırlarım hep: “Emeğin değerini, emek vermesini bilenler anlar.”

Böyleleri ile öyle çok karşılaştık ki gerek yakınımızda gerekse uzağımızda; takdir edilmek şöyle dursun; küçümsemeye ve belki de içten içe besledikleri kıskançlığı, çekememezliği kusmaya ça1ıştılar. Ama bir şeyi unuttular; amaçsız, hayalsiz bir gelecek olamaz; bu dünyaya geliş gayemizi unutmamalı, yeteneklerimizi göz ardı etmemeli, duygu ve isteklerimizi, hayallerimizi ve de yeteneklerimizi harcamamalıyız… 

Kesinlikle uzak durduğum insan türü; “İyi ve doğru işler yapmaya çalışan insanları nedenli nedensiz yargılayan, yaptıkları işleri beğenmeyen, küçümsemeye kalkan ve ayakları takılıp düşsün diye önlerine çeşitli engeller koymaya çalışan kimseler; ne büyük hayâsızlık, ne büyük zalimliktir ki bunu yaparken yüzleri bile kızarmıyor!


Böyle insanlarda şunu fark ettim; hayatta bir amacı olmayan, özgüveni gelişmemiş, velhasıl hayata tutunmayan, tutunamayan ya da tutunmak istemeyen kişiler, başkalarının da başarısını görmek istemiyorlar. Tembel bir öğrencinin, başarılı bir sınıf arkadaşının aldığı yüksek notu kıskanması, ona kötü lâkaplar takması gibi… 

Yine birkaç yıl önce kendi aramızda hatıra fotoğrafları çektirdik; o gün derse gelmeyen ve bunun sonucunda fotoğraf çekimine katılamayan ve daha sonra çektiğimiz fotoğrafları gören bir arkadaşımız çıktı, dedi ki (kendine değil de pahallı fotoğraf makinesine güvenen biriydi) “Benim olmadığım nereden belli, fotoğrafların kalitesinden…”


Bende ona dedim ki “Marifet fotoğraf makinesinde değildir, fotoğraf çekmek her şeyden önce bir sanattır…” 


Ve bu sözüme herhangi bir karşılık gelmedi… 

GÖRSEL ESTETİK Ders Kitabı’nın ana sayfasında gördüğüm, okuduğum ve gerçekten de çok etkilendiğim bir yazıyı paylaşmak istiyorum. Yazı, Ülkü Tamer’e ait olup Ara Güler’in fotoğrafçılık ile ilgili sözlerinden ibarettir ve öyle güzel anlatmış ki…



Ne zaman Ara Güler'in adı geçse, aklıma bir olay gelir önce. 
1980'lerin başıydı. Yayınevi yöneticiliği yaptığım dönem... Günün birinde Ara heyecanla daldı odama.
"Ülkü," dedi, "bir kitap hazırladım. Fotoğraf albümü. Hemen bas. Bir milyon satacağız."
"Sen çıldırdın mı?" dedim. "Gazeteler bile bir milyon satmıyor."
Ara hemen yanıtı yapıştırdı:
"O zaman beş bin garanti."

Kitabı bin beş yüz bastık. Yayıncılık yıllarımda bana en büyük kıvanç veren kitaplardan biri oldu.
Bir gün yine heyecanla geldi. Bu kere burnundan soluyordu.
"Hayrola?" dedim.
"Ne adamlar var... Bana soruyorlar. ‘Sen ne marka makineyle fotoğraf çekersin?’ diye. Fotoğraf makineyle mi çekilir! Şimdi en iyi, en gelişmiş daktilo bende olsa en büyük yazar ben mi olurum! Roman daktiloyla mı yazılır!"
Bir an soluklandı.
Gözleriyle kalbini göstererek, "Arkadaş," dedi, "fotoğraf burayla, burayla çekilir. Ben Singer dikiş makinesiyle bile fotoğraf çekerim... Şunlara bak. Alıyorlar Leica'yı, Canon'u, Nikon'u ellerine, yola düşüyorlar. Bir köylü mü gördüler. Dur! İki şipşak, tamam... Koyun sürüsü mü gördüler. Dur! İki şipşak, tamam... Çadır mı gördüler. Dur! İki şipşak, tamam... Ben bir çobanın fotoğrafını çekeceksem, onunla oturmalıyım, birlikte yemek yemeliyim, gece çadırında kalmalıyım... Onu tanımalıyım. Fotoğrafını ancak ondan sonra çekebilirim."
Ara, durup dururken dünyanın en iyi fotoğrafçılarından biri olmamış...


Sabah Gazetesi’nden alınan bir makale; ders kitabımızda paylaşılmış, bende buradaki yazımda paylaşmak istedim…


Sevgiler…




Yasemin F. Kılıçaslan

11 Ekim 2018 Perşembe

11 EKİM DÜNYA KIZ ÇOCUKLARI GÜNÜ KUTLU OLSUN!!!



Hatırladınız mı?
Yazacak bir kelime dahi bulamıyorum. En iyisi etiketlemek. Siz de yorum bölümünü etiket yağmuruna tutarak yeniden hatırlatabilir, destek olabilirsiniz...

#eylülyaktıleylakavurdu #leyla #minikleyla #eylül #tecavüz #tecavüzsuçtur #kayıp #kayıpkızlar #idam #idamıistiyoruz #idamgelsin #hadım #kaybolankızlar #11ekim #dünyakızçocuklarıgünü #kızlarımızıkoruyalım #kızçocuğu #kızçocukları #kaçırılankızlar #dehşet #unutma #unutturma #devlet #ceza #ihbar #destek #yaseminfkılıçaslan sonsuzamor #nisangirdabı #blog #blok