İçerik: 1.Seyahat Fotoğrafları 2.Seyahat Notları 3. Sonsuz Amor Adlı Roman Serisi'ne ait Kitaplar 4. Kitaplar Hakkında Detaylı Bilgiler 5. Kitapta Yer Alan Kahramanlara Ait Tanıtımlar 6. Yazara Ait Şiirler 7. Yazara Ait Deneme Yazıları 8. Sinema Dünyası 9. Png Uzantılı Resimler 10. Gif Uzantılı Resimler 11. Art 12. Sağlık Notları 13. Bakım Tüyoları
book etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
book etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
16 Kasım 2020 Pazartesi
SONSUZ AMOR 1 - NİSAN GİRDABI (BU, SADECE BİR BAŞLANGIÇ...)
27 Ağustos 2018 Pazartesi
ART: KİTAP - BOOK - SANAT - RESİM - RESSAM - KÜTÜPHANE
fatma elmas sultan,sonsuz amor serisi,girişimci, sağlık,motivasyon,takip, yazar,şair,motosiklet, kemankeş,melez kaplan, kristal gözlü kız,amor,eternal amor,nisangirdabı, kitaptaki sır yazar, writer, şair, poet, romantik, romantic, beautiful, beauty, güzel, duygusal kadın, güzel şair, romantik yazar, polisiye, art, piyanist, aristokrat, soylu, emir kırhan, yaren gülyağmur, yaren gül yağmur, mümtaz amca, gökhan, hakan, melike, sulhi, şirin, etil otel, tolga, miralay, antalya, izmir, kitap okumak, müzik, enstrümental, enstruman, awesome, sanat, sanatçı, zanaat, zanaatkar, ressam, ertunç, yağmur, yağmur ve ertunç, şule ve haldun, âşıklar, âşıklar tepesi, gerdanlık, yakamoz, yakamozlar, yakamoz hikayesi, denizkızı, denizkızları, sahra çölü, harika kitap, en iyi kitaplar, gizemli kitaplar, çıktı, satış, imzalı kitap, amazing book, book series, series book, books, bookstagram, facebook, instagram, takip, takip et, beğeni, likes, takipçiler, kız çocuğu, kitap okuyan kız, fötr şapkalı adam, mezarlık, tablo, yağlı boya tablo, tarih kendini tekrarlayacak, heyecan, macera, hindistan, ekâbir, yeşil gözlü adam, fkilicaslan, indian, istanbul, new york, kırhan, kırhan çiftliği, sonsuzamor, sonsuz amor, sonsuz amor 1, sonsuz amor 2, sonsuz amor 3, sonsuz amor nisan girdabı, sonsuz amor kitaptaki sır, sonsuz amor hipnoz, yolda, geliyor, yçaslan #yaseminfkilicaslan #fkılıçaslan #fkilicaslan #sonsuzamor #sonsuzamor1 #sonsuzamor2 #sonsuzamor3 #emiryaren #yarenemir #ertunçyağmur #yağmurertunç #edizyıldız #yıldızediz #melezkaplan #altınyaldızlıkaplan #kaplan #tiger #beyazkaplan #hindistan #india #indian #tajmahal #ekabir #ekâbir #lokmanhekim #geçmiştengelenölüâşık #aşk #âşık #aşık #yakamoz #yakamozplajı #tatilköyü #antalya #yakamoztatilköyü #ertuğyaprak #yaprakertuğ #yarenay #emirhan #balım #enes #harika #güzel #eniyi #best #book #books #instagram #facebook #grup #group #love #like #beğeni #takip #melezkaplan #elmassultan #elmasköy #kristasköy #eternalamor #kitap #yazar #writer #poet #şair #şiir #romantic #romantik #duygusal #polisiye #polisiyekitap #polisiyeroman #izmir
Etiketler:
amazing,
art,
ART ♥ GALERİ,
awesome,
book,
follow,
gallery,
kita,
painting,
panit,
paniter,
resim,
wonderful
16 Temmuz 2018 Pazartesi
YASEMİN F. KILIÇASLAN - KİTAP GİFLERİ
Yasemin F. Kılıçaslan
Sonsuz Amor Serisi
Nisan Girdabı
Kitaptaki Sır
Kitap fotoğrafları...
Kitap resimleri...
Kitap gifleri...
Su efekti...
Yansıma efekti...
Kar efekti...
Art - gallery...
SONSUZ AMOR 2 - KİTAPTAKİ SIR
Taglar: #yasemin #yaseminf #yaseminfkılıçaslan #yaseminfkilicaslan #fkılıçaslan #fkilicaslan #sonsuzamor #sonsuzamor1 #sonsuzamor2 #nisangirdabı #nsangirdabi #nisangirdabi #kitaptakisır #kitaptakisir #yarenemir #emiryaren ertunçyağmur #yağmurertunç #yıldızediz, edizyıldız #hipnoz, hindistan #india #indian #türkiye, #izmir #istanbul, #ekabir #melezkaplan #kristalgözlükız #elmassultan #ertuğyaprak #yaprakertuğ #kitap #kitapkokusu #fuar #kitapfuarı #kitapkokusu #kitapayracı #etiket #etiketbulutu #indirimlikitap #indirimdeolankitaplar #kampanyalıkitaplar #eniyikitaplar #harikakitaplar #eniyiyazar #yazaryaseminfkılıçaslan #aşk #love #eternalamor #sevgi #aşkkokusu
Etiketler:
best,
best book,
book,
books,
en iyi kitaplar,
eternal amor,
etkiket,
kitap,
kitap kapağı,
kitaptaki sır,
nisan girdabı,
PNG - GİF,
sonsuz amor,
yasemin f. Kılıçaslan
13 Haziran 2016 Pazartesi
SONSUZ AMOR 1 - NİSAN GİRDABI (BU, SADECE BİR BAŞLANGIÇ...)
ŞİİR TADINDA “SONSUZ AMOR”
ŞİİR TADINDA “SONSUZ AMOR”
Evet; yazdığım, yazmakta olduğum serinin adıdır, SONSUZ
AMOR
Amor…
Evrenselleşerek bütün dillere kendini kabul ettirmiş
bir kelime…
Adını
defalarca değiştirdiğim ve Nisan Girdabı adında nihai karar kıldığım ilk
kitabımın basımı şerefine yazıyorum bunları…
Öncelikle kitaplardan, yazmaktan, okumaktan
bahsedeceğim;
Aramızda
yüz binlerce kitapseverin bulunduğu bir dünyada yaşıyoruz, milyonlarca demek
isterdim ama diyemiyorum işte, çünkü yaşadıklarım bana şunu öğretti;
İnsanlar,
fiyatları 10–15–20 arasında değişmeyen kitaplara verdikleri paraya acıyorlar,
ama günde bir paket sigara alıp hem ceplerine hem sağlıklarına zarar
verdiklerini göremiyorlar. Ve yahut onlarca, hatta yüzlerce lirayı hiçe sayarak
alkollü içecek alıp birkaç dakikada bitirmeyi, yine onlarca liraya fal
baktırmayı, israf olarak görmüyorlar…
Boşuna
dememişler, “Haram, tatlı gelir…” Tabii haramı sevenlere…
Her
şeye para var, ama KİTAP PAHALLI!
En azından aralarında parasını doğru
yere harcayanlar da var. Benim gibi emek vermeyi, üretmeyi seven zanaatçıların
en mutlu olduğu gerçek, günümüzde o zanaata saygı duyan, onu anlamaya çalışan
kişilerin var olduğunu bilmektir. Bir yazarı en mutlu eden ise günümüzde hâlâ
kitabı seven, okuyan kitapseverlerin var olduğunu bilmektir ve ben, kitap
okuyan insanlara âşığım, bilhassa gençlere…
Çünkü ben de bir kitap kurduyum. Elimde kitabım,
uyuyakaldığım o gecelerimi düşünür kendi kendime gülümserim, ya da elime
aldığım kitabı bitirmeden uyuyamadığım, sabahladığım o eski yılları…
Hem okuyup bitirmek istersiniz hem de bittiği için
üzülürsünüz çünkü yazılan hikâye, sizi o kadar kendine bağlamıştır ki…
İşte okumanın cilvesi… J
Düşünün, okumak ne büyük bir keyif veriyor insana, ya
bir de yazmak…
Ancak, şunu sormadan edemem?
Acaba okuduğumuz kitaplarda, yazarın bize vermek
istediği mesajı sahiden alıyor muyuz?
Sonuçta
hiçbir yazar ya da bir şair durduk yere yazmak istemez, ya da “nasılsa herkes
yazıyor, ben de bir hikâye yazayım, benim de şiirlerim olsun” diyerek yazmaya
başlamaz. Şahsen ben böyle düşünüyorum. Nitekim insanı kaleme kâğıda sardıran,
onu hayaller âlemine sürükleyen, ona bir şeyler yazdıran sebepler olmadan kimse
koskoca bir kitabı yazmayı göze almaz. Kolay değil çünkü burada beynin
işlevinden bahsediyoruz. Yazar, ağır işçidir. Zira beynini, hayal gücünü,
bilgisini kullanır, öğrendiklerini yazar, yazarken öğrenir…
Belki yaşayamadığı hayallerini kaleme alıyordur, belki
hayat hikâyesinin herkes tarafından öğrenilmesini istiyordur, belki de eserler
yazıp bunların beyaz perdeye aktarılmasını arzu ediyordur. Bu, herkese göre
değişir. Ancak burada önemli bir ortak nokta vardır ki o da hiçbir eserin
anlamsız ve niteliksiz olmadığıdır. Burada bir emek söz konusudur; bir hayal
gücü, bir gerçeklik. Tıpkı benim romanımdaki gibi…
“Gerçekliğin hayaller ile beslenerek kurgulandığı
seri: “SONSUZ AMOR”
Sonsuz Amor Serisi nasıl başladı, neden sadece bir
kitap değil de koskoca bir seriye adım atıldı ve bu seride anlatılmak istenen
ne? Acaba bu seri aynı kişiler, aynı karakterler ve onların hayatları üzerine
mi kurulu, yoksa bu seride farklı hikâyeler mi anlatılıyor?
Bu seri bir şekilde başladı; Nisan Girdabı adı altında
kaleme alındı, yazıldı, çizildi, genişletildi, daraltıldı, değiştirildi,
üzerinden defalarca geçildi, anlam değişiklikleri yaşandı, hikâyenin akışı
değişti, yeni düzenlemeler yapıldı, çok uzun olduğu için hayli kısalttırıldı.
Anlam bozuklukları giderilmeye çalışıldı…
Bütün bunlardan ne anlıyoruz?
Her şeyden önce büyük bir emek, bir hayal gücü,
gerçekliklerden alınmış ve hayal gücüyle beslenerek ortaya çıkarılmış bir eser…
Bu arada bahsetmeden edemeyeceğim, serinin ilk kitabı
olan Nisan Girdabı’nın eski adı, aslında “Aşkı Öğreten Adam” idi…
Evet, yanlış duymadınız, kitabın eski adı “Aşkı
Öğreten Adam” idi. Aşkı Öğreten Adam; hayatta tutunacak tek bir dalı dahi
kalmadığını düşünen bir genç kızın (Yaren’in), bir gazel gibi savrularak dünyanın
belki de en müthiş adamının (Emir’in) kucağına düştüğü romantik - komedi söz
konusuydu. Büyük hataların yapıldığı, bu hata zincirlerinin devam ettirildiği,
heyecanın tavan yaptığı, romantizm ve komedinin buluştuğu bir hikâyeydi, ama
değiştirildi…
Nasıl mı?
Önceki hikâyeye göre yapılan yanlışlar, hatalar
hafifletildi, hatalardan dersler alındı, ibretlik olaylara yer verildi; iyi ile
kötünün, inançlı ile inançsız arasındaki fark verilmeye çalışıldı. En önemlisi
de gerçek bir aşka, sevgiye değinildi; gerçek aşkın bir insana neler
yaptırabileceği ki bu konuyu açmak o kadarda kolay da değil zira konuya bir
başladık mı alır başını gider…
Devam edecek olursam, bir hatanın başka hatalara yol
açtığı bir hikâye yerine, yapılan bu hatalardan ders çıkarılması, “topluma
örnek olacak davranışlar sergilenmesi” gibi olumlu özellikler eklendi ve ortaya
böyle bir eser çıktı. Altı kitaptan ilki olan “Nisan Girdabı”
Elbette ki bu başlangıcın bir de sonu var, bitmek
bilmeyen bir sondan bahsediyorum burada, serili olduğu için…
Burada, (kitabı okuyanlar bilirler) ve bana
diyebilirler ki; Yasemin, kader ağlarını ördü ve bu insanlar, yani bu
karakterler bir şekilde bir araya geldiler, yaşadılar, güldüler, ağladılar,
başlarından muhtelif olaylar geçti ama tüm bunların sonucunda kimseye bir şey
olmadı ve mutlu bir sona gelindi. Buraya kadar tamam, ama… Peki, bu adam, yani
başkahraman neden birden bire yalnız kaldı? Bu adamın eşine ne oldu, eşi ve
çocukları nereye kayboldu, bunun nezdinde bu adamın akrabaları, dostları neden
biranda sırra kadem bastılar? Velhasıl kelâm neden böyle bir son yazıldı?
Bunu birkaç cümleyle hülasa etmek istiyorum; öncelikle
benim aklımda beş ayrı hikâye vardı; gördüklerim, yaşadıklarım, hayallerim,
rüyalarım ve bana ilham veren müzikler…
Düşündüm ve nihaî karara vardım; bu beş hikâyeyi tek
bir seride toplamak!
Bir hikâyeyi yazıp bitirirsiniz, olayı bir şekilde
noktalarsınız. Sonra aklınızda başka hikâyeler varsa ve zamanınız da varsa
onlara başlarsınız, ama bu, takdir edersiniz ki o kadar da kolay değil. Çünkü
yeni bir hikâye yazmak demek; yeni karakterler oluşturmak, onlara yeni isimler
vermek, yeni statüler, işler, huylar vermek demektir. Ama bu işi tek bir seride
toplamak isterseniz, yani bunu amaçlarsanız işiniz daha kolay olacaktır. Nasıl
mı? Çünkü karakterler bellidir, onların isimleri, hayat felsefeleri, huyları, suları,
zevkleri, vs…
Hikâyede sadece küçük değişikler yaparsınız, belki
ufak birkaç ayrıntıyı değiştirirsiniz, birkaç yeni karakter eklersiniz ki
eklenen her yeni karakter (iyi olsun kötü olsun) hikâyeye mutlaka ayrı bir
anlam kazandıracaktır…
Nisan Girdabı’nı okuyanlar bilirler, kitapta “Agâh”
isimli kötü karakterin, Yaren’e ve Emir’e ettiği büyük kötülükler var, burada
Agâh’a değinmemin nedeni şu; bu kötü karakter, “Aşkı Öğreten Adam” da yoktu,
Nisan Girdabı’nda ortaya çıktı. Görüyorsunuz değil mi, koca bir hikâyeyi yazıp
bitirdim, sonra o hikâye değişikliğe uğradı ve yepyeni bir karakter ortaya
çıktı…
“Ben bir roman yazdım!” demek, bunları fiile dökmek
hiç de kolay değil. Bir hikâyeye başlarken onu önce kafanızda yazıp bitirirsiniz;
karakterleriniz bellidir, hikâyenin giriş-gelişme-sonuç bölümleri de bellidir…
Ancak yazmaya başladığınızda bir de bakmışsınız ki
araya sizin bile tahmin edemediğiniz yeni karakterler girmiş ve olayın akışı
farklılaşmış… Tamam, sonuç zaten bellidir ama sonuca giden yollar muhakkak değişikliğe
uğrar. Bu, her zaman böyledir…
Altı kitaptan oluşacak olan Sonsuz Amor’un ilk eseri daha
yeni çıktı, ama ben dördüncü kitaptayım, son iki kitap ise kafamda yazılı.
Ömrüm yeterse hepsini yayınlatacağım, inşaAllah…
Burada şunu anlatmak istiyorum; yazdığım her eserin
başı, sonu benim için bellidir ve asla değişmez ve ben bunu bölümlere ayırırım,
hikâyeyi bölümlere bölerek bir oluş sırası çizerim. Bazen yazarken kendini öyle
kaptırırım ki bitirmiş olduğum bölümü açıp okuduğum zaman şaşar kalırım. “Allah
Allah!” derim kendi kendime, “ben mi bu hikâyeyi kontrol ediyorum, yoksa o mu
beni kontrol ediyor?”
Gerçek şu ki özellikle “gelişme” bölümüne geldiğinizde
bunu daha iyi anlıyorsunuz, hikâyeyi yazarken kontrol sizden çıkıyor ve sizin
bile tahmin etmediğiniz kişiler biranda ekleniveriyor, hikâyenin akışı küçük
değişimlere uğruyor ve gördükleriniz karşısında şaşakalıyorsunuz; “Bunu ben mi
yazdım?” diye soruyorsunuz kendi kendinize? Ama bu, o kadar müthiş bir duygu ki
ancak yaşayan bilir… J
Tabii bunlar bana göre yazarlığın cilveleri, yazarı
mutlu eden ve onu yazmaya karşı şevklendiren olgular…
Evet, konuyu yeniden toparlamak gerekirse…
Tekrar Nisan Girdabı’na dönmek istiyorum; ben kendimce
bir şeyler yazdım, vermek istediğim mesajlar elbette ki var, alan alır, almayan
almaz çünkü insanlar birbirlerinden farklıdır, sen minik bir dörtlük yazar,
okursun, bunu bin kişi okudu diyelim, emin olun ki ortaya bin farklı yorum
çıkar. İnsanların algılayışları o kadar farklıdır ki bazı kimseler olayları
yüzeysel geçerken bazıları ise derinlere inmeyi, okuduklarını özümsemeyi severler.
Ben de öyleyim; derinlere dalmayı, olayları özümsemeyi severim. Her şeyden önce
emeğe büyük saygı duyarım! Okuduğumu ya da okuduğum eserin yazarını, şairini
sevmek zorunda değilim ama emeğine de asla saygısızlık etmem. Ne anlatmak istemiş, anlamaya ve gerekirse
onun ağzından dinlemeye çalışırım…
Unutmadan, burada değinmek istediğim önemli bir nokta
var; o da kitabın arka kapağındaki yazı…
Kitabı okuyanlar arka kapaktaki sözün neden
yazıldığını az çok tahmin ederler, ama burada açıklamak istediğim, benim için
son derece mühim olan hassas bir nokta var. Buna şu şekilde açıklık getirmek
istiyorum; kapak tasarımlarını, yerleşme şekillerini belirlerken arka kapakta aslında
denizi gören çiçekli bir teras, terasta korkuluğa tutunmuş bir genç kız ve ona tutkuyla
bakan bir adam ve şu sözlerin geçmesini istedim:
Gönlüme doğan
GÜNEŞİM,
Yüreğime dolan
YAĞMURUM,
Gönül
göğümdeki YILDIZIM,
Yüzümü okşayan
YAPRAĞIM,
Gönül
sarayımdaki YARENAY’IM...
Seni her gün
bıkmadan, usanmadan; yeniden severek, özleyerek beklerim...
Ne harika, değil mi? Romantik, tutkulu,
ezelî ve ebedî bir aşk, bir amor… Sonsuz Amor…
Üstelik bu söz, seriye damgasını vuran bir
söz idi. Ama yayın koordinatörüm bana “sadelikten yana olduklarını, bunun
olmayacağını,” söyledi. Ben de arka kapağı değiştirmeye karar verdim, bu kez
seriye değil de finale damgasını vuracak bir fotoğraf seçmek suretiyle bir çöl
fotoğrafı belirledim, üzerinde yine bir girdap ve şu sözler geçiyor:
Tarih kendini tekrarlayacak...
Bastığın her yer kana bulanacak...
Bir kadın bir erkek çocuk hayattan kopacak…
Aslında oldukça romantik, şiirsel,
tutkulu ve gerçek bir aşkı anlattığım bir kitabın arka kapağında bu yazının
olması, kitabı okumak isteyenlere şu soruyu sorduruyor: “Biz bu kitabın
içeriğini bilmiyoruz, almak istiyoruz ama arka kapaktaki fotoğraf ve yazı bizi
korkutuyor, acaba hikâye çok mu kanlı? Buyurun buradan yakın!
Bu soruyla karşılaşmak, bana bu yazıyı
yazdırmaktaki en büyük etkenlerden biridir. Lütfen, beni ve eserlerimi takip
edenler bu yazıyı dikkate alarak okusunlar ve beni dikkatle dinlesinler…
Nisan Girdabı’nın haricinde, önümüzde
dört kitap var, final ile birlikte beş…
Evet, arka kapaktaki yazı gerçekten
ürkütücü, ama gerçek…
Kitabın sonlarında geçen bir cümle ve
kitabı okuyup bitirenler eminim ki kahramanlarımızın ayrılmasını, birbirlerinden
kopmalarını ya da başlarına kanlı bir takım işler gelmesini istemezler. Bunu
biliyorum, çünkü kitabı bitirip de bana “Bu nasıl bir hayal gücü, bu nasıl
büyük bir aşk, müthiş…” karşılığını veriyorlar. Hayal gücümden ve anlattığım
aşktan öyle etkilenmişler ki kitabım daha yeni çıkmasına rağmen bana ikinci
kitabın ne zaman çıkacağını sormaya başladılar. Bu, pek tabii gurur verici, ama
sabır da gerektiren bir durum; ikinci kitap elbette ki çıkacak ama ondan önce
ilk kitabın büyük kitlere ulaşması gerekiyor. İyice tanınması, alınması ve
okunması gerekiyor…
İnşaAllah…
İki kapak arasında farkı görebildiniz,
değil mi?
Biri ne kadar romantik ise diğeri o
kadar ürkütücü…
İnsanların endişe duyması ve kitabı
satın alırken ikilemde kalması çok normal. Bu yüzden ben de kendi çabalarımla
okuyuculara ulaşmaya çalışıyor, kitabı almaktan korkmamaları gerektiğini
anlatan yazılar, fotoğraflar paylaşıyorum. Şundan eminim, insanların içsel
rahatlaması, ancak ikinci kitap yayınlandıktan sonra mümkün olacak zira ikinci
kitabın arka kapağındaki yazı, okuyucularımı daha büyük bir meraka sokarak
onlara müthiş finali düşündürecek. İkinci kitabın arka kapağında yer alacak
olan yazıda kahramanlarımızın aslında ölmeyeceği, sadece öldüklerinin
sanıldığına dair minik bir yazı bulunacak…
Düşünün ki birini çok seviyorsunuz,
yıllarınızı onunla geçiriyorsunuz ve öyle bir an geliyor ki onu
kaybediyorsunuz. İşin kötü yanı ne eşinizi ne de aşkınızın meyvesi olan
çocuğunuzu son yolculuklarına bile uğurlayamıyorsunuz, çünkü kayıplar…
Ama siz, onların öldüklerini
sanıyorsunuz…
Peki ya sonrası?
Kafa karıştırıcı olduğunu biliyorum.
Zaten benim amacım da bu; “Okuyucumun aklını almak…” J
Yazmak böyle bir şeydir işte…
Amaç; okuyucunun heyecanını, merakını
daima zirvede tutmak, ona bu hikâyeyi sevdirmektir…
Gerçek aşkı öğrenmek istiyorsanız,
Sonsuz Amor’a başlayın…
Sonsuz Amor 1 “Nisan Girdabı”
Unutulmuş değerlerin yeniden
hatırlanması duasıyla. Şimdilik hoşça kalın... ♥
Yasemin F. Kılıçaslan
14 Şubat 2015 Cumartesi
14 ŞUBAT SEVGİLİLER GÜNÜ'NÜZ KUTLU OLSUN!
Kitap Yârenleri:
Etiketler:
14 şubat,
aşk,
aşk senin adın,
book,
f,
facebook,
groups,
gün,
günü,
Kılıçaslan,
kitap,
love,
nisan,
roman,
sayfa,
sevgili,
sevgililer,
valentine,
yasemin,
yazar
6 Mayıs 2014 Salı
Benim En İyi Yârenim Kitaptır!
Yasemin F. Kılıçaslan
https://www.facebook.com/groups/YaseminF.Kilicaslan/
Etiketler:
book,
facebook,
groups,
grup,
kitap aşıkları,
kitap âşıkları,
kitap severler grubu,
yaren,
yasemin f Kılıçaslan
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)