SAĞLIK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SAĞLIK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Eylül 2019 Cumartesi

GEÇMEYEN ÖKSÜRÜK

Merhaba, geçen yıl geçirdiğim şiddetli enfeksiyondan sonra bu yıl da, şimdiden öksürük nöbetleri, geceleri olmadık saatlerde kriz geçirerek uyanma, sabaha kadar uyuyamama sendromları başladı. Öyle berbat bir durum ki anlatamam...
Bu yaz Antalya'ya yerleşme konusunda öyle istekliydim ki ama nasip olmayınca olmuyor işte; istemeyerek yine İstanbul'a geri geldim. Rabbim, beterinden korusun. Âmin!
İşin kötüsü istediğin zaman öyle hemen doktor randevusu alamıyorsun. Finike'de öyle miydi? Saat 12.00'dan önce git, hem de göz muayenesi için randevu al ve yine 12.00'dan önce muayene ol, gözlüğünü değiştir, hem de Cuma günü...
İşte fark!
...
Diyorum, insan mecbur kalmadıkça büyük şehirde yaşamamalı...
İstanbul'a geldim, bir hastalandım, bir türlü iyileşemiyorum. Çektiğim acıyı ben bilirim!
...
Bir de ben İstanbul'da yaşamak istemediğimi söylediğimde karşıma geçip saçmalayan insanlar var;
yok efendim;
"Milyoner olsaydın fikrin başka olurdu"
"Büyük şehir derya deniz"
"Orada olanaklar daha fazla"
...
Ne alâka?
...
Anlamıyorlar işte, işlerine gelmiyor!..
...
Neyse...
Yine öksürük krizlerim tuttu, hem de balgamlı, geçen yıl ki gibi yine yatağa düşmekten korkuyorum. Allah korusun cümlemizi. Antalya'da ya da İzmir'de asla böyle sorunlarla karşılaşmadım. Yok yok, İstanbul'un havası bana göre değil...
...
Acile gitsem bile iki saat bekliyorum. Antalya ya da Finike'de olsa kolayca git, muayene ol...
...
hastane.com.tr sitesinde Uzm. Dr. Orhan Coşkun'un bu konuyla ilgili söyledikleri çok ilgimi çekti:


Uzm.Dr. Orhan Coşkun Cevabı:

Öksürüğün astım hastalığı, gastroözefagial reflü, gribal enfeksiyonlar, bronşit, pnömoni, akciğer kanseri, ACE inhibitörü benzeri ilaçlar gibi birçok nedeni olabilir. Bunlar içerisinde en önemlileri astım, pnömoni (zatürre) ve akciğer kanseridir. Şikâyetlerinizin nedeninin anlaşılması için bir göğüs hastalıkları hekimine başvurmalısınız. Yapılacak basit bir akciğer filmi, solunum fonksiyon testi (üfleme testi), kan tetkikleri ile tanınız konulabilir. Pnömoninin halk arasındaki adı 'zatürre' dir. Alt solunum yollarının bir bakteri, virüs ya da mantar ile enfekte olmasıdır. Pnömoni, en sık olarak 'pnömokok' ve 'streptokok' adı verilen bakteriler tarafından oluşturulur. Sık görülen belirtileri öksürük, balgam, ateş, nefes darlığı ve kilo kaybı, göğüs ağrısıdır. Neden anlaşılmadan öksürük kesici ilaçlar kullanılmamalıdır (Çünkü öksürük bir savunma mekanizmasıdır). Bağışıklık sistemi normal olan ve vücut direncini kıran başka bir hastalığı olmayan kişilerde, pnömoniye neden olan bakteriyi kişi akciğerlerine alsa dahi pnomoni oluşması nadirdir. Bu nedenle, pnömoni en çok, bebekler, küçük çocuklarda, yaşlılarda, AIDS, ciddi kalp hastalığı, organ nakli yapılan, bağışıklığı baskılayan ilaçlar kullanan, kanseri olan veya ameliyat geçiren hastalarda ortaya çıkar. Sigara içen kişilerde görülme sıklığı içmeyenlere oranla çok daha yüksektir. Pnömoni, hemen teşhis edilmesi gereken ve ciddi tedavi gerektiren bir hastalıktır. Uygun ve erken başlayan bir tedavi ile başarılı bir şekilde tedavi edilebilir, ancak, tedavisiz kalırsa ölümcül de olabilir. Geçmiş olsun.

...
"Pnömokok ve Streptokok" adlı bakterileri araştırmaya karar verdim. Bu bakterileri öldüren doğal yolları burada paylaşmak istiyorum çünkü mikropları tamamen yok etmediğimiz sürece bu rahatsızlıklar tekrarlanıp duracak...
...
Habertürk'ün haberi oldukça ilgimi çekti:

Oldukça uzun ama okunmaya değer:


Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Ünitesi Öğretim Üyesi Prof. Mehmet Ceyhan, pnömokokları anlattı.
Pnömokok adı verilen bakteri streptotok ailesinden, yani beta adı verilen, bademcik iltihabı yapan eklem ve kalp romatizmasına neden olan bakterinin akrabası olan bir mikroptur. Bu bakteri insanların birçoğunun boğazında bir hastalık yapmaksızın bulunabilmektedir.
Pnömokok, sağlıklı yetişkinlerin %5-10’unda, sağlıklı çocukların ise %20-40’ında boğazda bulunur. Bakterinin buradan hastalık oluşturabileceği bölgelere gitmesine insanın bağışıklık sistemi engel olur. Grip gibi viral üst solunum yolu enfeksiyonları, alerjik solunum yolu hastalıkları,  pasif sigara içme (anne-babanın çocuğunun yanında sigara içmesi) solunum yolunun bu bağışıklık sistemini bozar ve pnömokokun boğazdan orta kulağa, sinüslere ve akciğerlere gidip, bu organlarda hastalık yapmasına neden olur. Ayrıca dalak yokluğu, şeker hastalığı, kronik akciğer, böbrek ve kalp hastalıkları gibi durumlarda da pnömokok ile gelişen hastalık riski artar.
Kış aylarında bebek ve çocuklarda en sık görülen hastalıklar arasında pnömokokların yeri nedir ve bu hastalıkların kışın daha sık görülmesinin nedenleri nelerdir?
Kış aylarında özellikle nezle, grip, orta kulak iltihabı, sinüzit, bademcik iltihabı, bronşit ve zatürre gibi solunum yolu enfeksiyonları ve kızamık, suçiçeği, kabakulak, menenjit gibi solunum yolu ile bulaşan hastalıkların sıklığı artmaktadır. Bu hastalıkların sıklığının artması sanıldığı gibi havaların soğuması sonucu üşütme değil, insanların bu mevsimde kapalı ortamlarda daha uzun süre bir arada bulunması sonucu mikropları birbirine bulaştırmasıdır. Pnömokoklar da solunum yolu ile bulaşan mikroplardan biridir ve en önemlileri arasında ilk sıralarda yer alır.  Pnömokoklara bağlı gelişen hastalıkların sıklığı sonbaharın sonuna doğru artar ve ilkbaharın ortalarından itibaren azalır.
Kış aylarında en sık görülen pnömokok hastalıkları nelerdir?
Pnömokok ismi, bakterinin pnömoni, yani zatürreye en sık neden olan mikrop olduğunun anlaşılması sonucu verilmiştir.  Ancak sonraki yıllarda orta kulak iltihabı, sinüzit, menenjit, kemik iltihabı, eklem iltihabı, kalp zarı iltihabı, karın zarı iltihabı (perionit),kan iltihabı (bakteriyemi) ve beyin apselerinin de en önemli nedenlerinden birinin bu bakteri olduğu anlaşılmıştır. Bu hastalıklar arasında en sık görüleni orta kulak iltihabı, en tehlikelileri menenjit ve bakteriyemi (kana mikrop karışması),en çok öldüreni ise zatürredir. Her yıl dünya üzerinde 1.5 milyonu 5 yaştaki çocuklar olmak üzere 4. 300. 000 insan zatürre nedeniyle hayatını kaybetmektedir.
Pnömokoklar bu hastalıklara en sık neden olan bakterilerdir. Orta kulak iltihaplarının %30-40’ında,  menenjitlerin %30-50’sinde, bakteriyemilerin %50’sinde zatürrelerin %50-60’ında etken pnömokoktur. Pnömokoklar ayrıca sinüzitlerde de en rastlanan etkendir (% 30-40). Başka bir deyişle; nezle, grip ve bronşit gibi antibiyotik tedavisi gerektirmeyen hastalıklar ve kısaca “beta” diye adlandırılan streptokokların neden olduğu bademcik iltihapları bir tarafa bakılırsa, kış aylarında görülen solunum yolu enfeksiyonlarının en az yarısının nedeni pnömokoklardır.  
Aileler bebeklerini ve küçük çocuklarını bu hastalıklardan korumak için ne yapmalıdır?
Aileler çocuklarını hasta olduğu bilinen insanlarla kapalı ortamlarda bir arada bulundurmamaya dikkat etmelidir. Özellikle kreş ve okullarda hasta olan çocukların hekim tarafından muayene edilmesi sağlanmalı ve hekimin önerilerine uyulmalıdır. Sağlıklı çocuklardan tarama şeklinde boğaz kültürü alınmasının yararı olmadığı gibi,  maddi kayıplara yol açmaktadır.
Solunum yolu ile bulaşan hastalıklarda eller en önemli bulaşma araçlarından biridir. Bu nedenle çocuklara el yıkama eğitimi verilmelidir. Yemekten önce ve sonra, oyuncaklarla oynadıktan sonra ve dışarıdan eve geldiğinde 10-15 saniyelik bir süre su ve sabun ile el yıkama yeterlidir.
Pnömokokun neden olduğu hastalıklardan korunmada en etkili yol pnömokok aşısıdır. Ülkemizde yeni uygulamaya giren konjuge pnömokok aşısı ilk 5 yaş içerisindeki çocuklarda özellikle menenjite, kısmen de zatürre ve orta kulak iltihabına karşı koruyucudur.  Pnömokok bakterisinin 80’den fazla tipi vardır, ancak bunların sadece birkaçı ağır hastalıklara neden olur. Pnömokok aşısı içerisindeki 7 tip, menenjitlerin %70-85’inde etkendir. Dolayısıyla bu aşı ile pnömokok menenjitleri yüksek oranda engellenebilmektedir.
Ülkemizde iki tip pnömokok aşısı mevcuttur. 23 bakteriye karşı koruyucu olan, ancak koruyuculuk süresi kısa olan aşı uzun süredir ülkemizde bulunmaktadır ve risk taşıyan büyük çocuklarda ve yetişkinlerdeyaşlılarda kullanılmaktadır. Konjuge pnömokok aşısı ise en sık görüldüğü ve ölüme neden olduğu 2 yaşından küçük çocuklarda, yaşamın 2.  ayından itibaren kullanılabilmekte ve uzun süreli koruyuculuk sağlanmaktadır.
Bu hastalıkların belirtileri ve sonuçları nelerdir? Her hastalıkla ilgili kısa bilgiler verebilir misiniz?
Orta kulak iltihabı: Çocukluk çağında hekimlerin en sık antibiyotik reçetesi yazdığı hastalıktır. Hemen hemen her çocuğun hayatı boyunca en az bir kez bu hastalığı geçirdiği hesaplanmaktadır. Hastalık kulak zarının arkasındaki orta kulak boşluğunun bakterilerle istilası sonucu ortaya çıkan iltihap olarak tanımlanabilir. İşitmede gelen sesi iç kulağa ileten küçük kemikler bu boşlukta bulunduğundan önem taşır. En fazla yaşamlarının ilk iki yılı içerisindeki çocuklarda görülür.
İlk yaş içerisinde orta kulağı boğaza bağlayan ve ‘’östaki’’ adı verilen kanalın yapısının farklı olması sonucu özellikle yatar pozisyonda beslenen bebeklerde daha sık görülür. En sık görülen belirtiler ateş ve bebeğin sürekli ağlaması ile kendini belli eden huzursuzluktur. Kulak zarı delinirse, kulaktan iltihap akabilir. Konuşabilecek kadar büyük çocuklar kulak ağrısını ifade edebilirler. Doktor tarafından kulak muayenesiyle rahatlıkla tanı konabilir. Muayenede kulak zarının kızarık ve bazen bombeleşmiş olduğu görülür. Zamanında ve uygun antibiyotik tedavisi uygulanmazsa; menenjit, beyin apsesi ve sağırlığa kadar giden kötü sonuçlar ortaya çıkabilir. Altı ayda en az 4 veya yılda en az 6 defa orta kulak iltihabı geçiren çocuklar tekrarlayan enfeksiyon yönünden incelenmek üzere hekime götürülmeli ve gerekli tedbirler alınmalıdır.
Sinüzit: Burnun iki yanında, alında ve kafa kaidesinde yer alan ve’’sinüs’’ diye adlandırılan hava boşluğunun iltihabı hastalığıdır. Ateş, baş ağrısı, koyu renkli burun akıntısı, geniz akıntısı ve bazen göz etrafında şişlik belirtileriyle ortaya çıkar.
Bu belirtiler virüslerle, yani antibiyotik gerektirmeyen mikroplarla gelişen soğuk algınlığı durumunda da görülebileceğinden; pnömokok gibi bakterilerle ortaya çıkan sinüzitler, belirtiler en az 10 gün sürerse veya şiddetli olursa akla getirilmelidir. Bazı vakalarda hastalanan sinüs bölgesinde, genellikle de burnun iki yanında hassasiyet olabilir. Ülkemizde tanı amacıyla çok sık başvurulan radyoloji, yani sinüs filmlerinin tanıda değeri son derece kısıtlıdır. Bu nedenle hekimlere tanıyı hastanın belirti ve bulgularına göre koymalarını, sinüs filmini gereğinden fazla kullanmamalarını öneriyoruz.
Zatürre: Akciğer dokusunun iltihabıdır. Akciğerde alveol adı verilen kanın oksijenlenmesini küçük hava keseciklerine bakteri yanında, kanda bulunan beyaz küreler dolar ve oksijenlenme bozulur. Ağır vakalarda ölüm nedeni solunum yetmezliğidir. Ateş, öksürük ve nefes darlığı yani sık nefes alıp verme en sık rastlanan belirtilerdir. Büyük çocuklar göğüste ağrı olduğunu söyleyebilir. Tanı genellikle akciğer filmindeki görünüm ile kesinleşir. Grip, kızamık ve suçiçeği gibi hastalıklar sırasında görülme sıklığı artar. Uygun ve erken tedavi uygulanmazsa, kalp yetmezliği, iltihabın akciğerlere yayılması ve solunum yetmezliği sonucu ölüm ortaya çıkabilir. Hekime zamanında başvurulursa, günümüz koşullarında, yani etkili antibiyotiklerin varlığında tedaviye iyi yanıt alınır.
Menenjit: Beyni ve diğer merkezi sinir sistemi organlarını çepeçevre saran ve ‘’meninks’’diye adlandırılan zarların iltihabıdır. Ateş, baş ağrısı, kusma en sık rastlanan belirtilerdir. Bacaklarını bükmeden sırtüstü yatarken, başının altın tutup çenelerini göğse değdirmeye çalışıldığında, enselerinde ağrı hissederler veya istem dışı olarak bacaklarını karınlarına çekerler. Ailelerin kullanabileceği diğer bir muayene yöntemi de şudur: Çocuğu bir iskemleye oturtup, ayaklarını önündeki bir sehpaya uzatması isteğinde, dizlerini bükmeden, bunu başaramadığı gözlenir.  Küçük bebeklerde, özellikle yaşamın ilk aylarında bahsedilen belirtilerin olamayabileceği, sadece ateş veya vücut ısısının normalden düşük olmasının, emmemenin bile menenjit belirtisi olabileceği unutulmamalıdır. Günümüzde çok etkili antibiyotiklerin kullanılmasına rağmen, hala yüzde 10-20 oranında ölüme ve kurtulanların ortalama %20’si işitme kaybına neden olur. Ayrıca havale, öğrenme güçlüğü ve zeka geriliği gibi sakatlıklar da ortaya çıkabilir.

...

Oğlum da çok hastalandı. Geçtiğimiz hafta üç gün okula gidemedi. Acile götürdüğümüzde doktor yine antibiyotik verdi ve şöyle söyledi: "Hâlâ içinde ölmemiş mikroplar var, bu yüzden bir bardak soğuk su bile içse hastalığı tekrarlıyor...
...
Yine Sabah'ın haberine göre;
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Reha Baran çayır- çimen polenleri, tahıl, ağaç ve yabani otlar gibi etkenlerin bahar alerjisine neden olabildiğini belirterek; bahar alerjisinin burun akıntısı ve kaşıntısı, göz yaşarması ve kaşınması, gözlerde kızarıklık, sık gelen ve sabahları daha çok olan hapşırık atakları, öksürük ve nefes darlığı gibi şikayetlere yol açtığını, bu belirtileri hep aynı mevsimde yaşayan kişilerin hastalıklarını kolayca anlayabileceklerini söylüyor.

..

Hele o göz kaşıntıları yok mu? Deli ediyor...

...

Peki doğal yöntemlere başvuracak olursak, ben neler deniyorum?

1. Kaynamış suya bir tatlı kaşığı bal ve toz tarçın ekliyorum, içiyor, içiriyorum.
2. Tencerede elma, kök tarçın, zenfecik, zerdeçal, limon, bunları kaynatıp balla içiyorum.
3. Adaçayı, ıhlamuru eksik etmeyip, kaynar suya bir miktar koyup yine balla içiyorum.
4. Saf zeytinyağı içiyorum.
5. Ballı, tarçınlı süt içiyor, içiriyorum.
6. Karabiber, bal karışımından oluşan çayı içiyorum. Karabiber doğal antibiyotik yerine geçer.
7. Kekik yaprağını kaynar suya atıp balla içiyorum.
8.Bu en önemlisi; çünkü ergenliğimden beri limonu tuzlayıp yemeyi çok severim; limona tuz ve karabiber ekleyip yediğinizde iyileştirme etkisinin çoğaldığını görürsünüz.

...

Başka neler iyi gelir? Bildiğim ama denemediğim maddeler:
Ananas suyu ve bal
Bal
Ceviz ve badem
Bal ve ılık su
Okaliptüs
Soğan lapası
Elma sirkeli yastıklar
Limon ve ballı çay
Soğan şurubu


...
Her şeyden önemlisi, lütfen boğazınızı sıcak tutun, giyinmek de beslenmek kadar önemli...
...
Bana gelince, tamamen iyileşebilmek için Antalya'ya gitmek istiyorum. İnşaallah gecikmeli de olsa bu isteğimi yerine getiririm... :) ♥
...
Okuduğunuz için teşekkürler...

Yasemin F. Kılıçaslan






17 Mayıs 2019 Cuma

EN DEĞERLİMİZ, ♥CİLDİMİZ♥


Sağlıklı bir cilt için 4 önemli vitamin

  1. A Vitamini:
Mango
Tatlı patates
Havuç
Domates
Kabak
Yapraklı yeşillikler







  1. B3 Vitamini:
Tavuk göğsü
Mısır ekmeği
Ton balığı
Yer fıstığı
Somon










  1. C Vitamini:
Turunçgiller
Papaya
Guavalar
Sarı biber
Kavun








  1. E Vitamini:
Kuruyemiş
Bitkisel yağlar (Zeytinyağı)
Meyve (Avokado, muz, kivi, mango)
Sebze (Yeşil yapraklı sebzeler)
Balık (Ton balığı, Somon, Sarayla, Hamsi)







MAGNEZYUM VE SAĞLIKLI YAŞAM

Magnezyum Eksikliği
Magnezyum İçeren Besinler
Magnezyum Eksikliği Sebepleri
Magnezyumun Sağlık Açısından Önemi


Eksikler, belirtiler:
1. Enerji yitimi
2. Yorgunluk, hâlsizlik
3 Tahammülsüzlük, asabiyet
4. Adet döneminde aşırı sancı duymak
5. Uykusuzluk
6. Kalp çarpıntısı
7. Sırt ağrısı, kabızlık
8. Kramp


Hangi yiyeceklerde bulunur:
1. Balık
2. Bakliyat
3. Kabak çekirdeği
4. Soya fasulyesi
5. Yoğurt
6. Fındık
7. Yeşil yapraklı sebzeler
8. Avokado
9. Kinoa
10. Badem
11. Domates
12. Acı biber
13. Ton balığı
14. Bezelye
15. Dereotu
16. Patlıcan
17. Barbunya
18. Kimyon
19. Karpuz
20. Soya fasulyesi









Dikkat!

Magnezyum eksikliği kemik kırılmalarına neden olabilir.
Kas kütlesinin azalmasına yol açar.
Aşırı yorgunluk.
Adet döneminde kramplara yol açar.
Kalp ritm bozukluklarına neden olabilir.
Baş dönmesi, nefes darlığı.


Okuduğunuz için teşekkürler,
Yasemin F. Kılıçaslan
Sonsuz Amor

Etiket Bulutu: Yasemin F. Kılıçaslan, Sonsuz Amor, Nisan Girdabı, Sağlık, Besinler, Magnezyum, Zayıflama, Kas, Kemik, Kemik Yapısı, Belirtiler, Yazar, Oku, En iyi, En Güzel, Beğen, Takip Et

28 Ocak 2019 Pazartesi

Kadın Sağlığının Dostu: Maydanoz!


Salatalarımıza, yemeklerimize, çorbalarımıza eklediğimiz maydanoz tam anlamıyla vitamin ve mineral deposu.
Özellikle çiğ olarak tüketildiğinde içeriğindeki faydalı maddelerden maksimum performans alabiliriz. Taze maydanozda; kalsiyum, potasyum, kükürt ve A vitamini bulunur.
Kalsiyum; kemik yapısının gelişmesi ve sağlamlığının korunması için gereklidir. Kadınların risk altında olduğu kemik erimesi hastalığına karşı maydanoz yiyerek korunabilirsiniz.
A vitamini göz sağlığını korumada en etkili vitaminlerden biridir. A vitamini yetersizliğinin önce gece körlüğüne ardından ciddi görme bozukluklarına neden olduğunu göz önünde bulundurursak önemini daha iyi kavrayabiliriz.
Kadınlarda sıklıkla görülen troid hastalığı yani troid bezlerinin düzensiz çalışmasına karşı maydanozdan destek alabilirsiniz. Kilo veremiyor ya da kilo alamıyorsanız troid bezlerinizin düzensiz çalışmasından kaynaklanabilir. Size önerimiz, bu konuda uzman doktora danışıp, gerekli hormon testlerini yaptırmanızdır.
Adet döneminde ağrılar bizi hayattan uzaklaştırır. Kendinize bir iyilik yapıp maydanoz yemeyi alışkanlık haline getirirseniz adet sancılarınızın azaldığını göreceksiniz. Özel günlerinizde maydanoz yemek kanın temizlenmesine de yardımcı olur.


Vücudumuz için olmazsa olmaz vitaminlerden biri de C vitaminidir. Hücrelerin yenilenmesini, cilt sağlığının korunmasını sağlayan C vitamini maydanozda bol miktarda bulunmaktadır. Günde bir tutam maydanoz yemek, günlük C vitamini ihtiyacınızı karşılar. Suda eriyen vitaminler vücutta depolanmayıp, hemen kullanıldığı için sürekli vitamin takviyesi yapmanız gerekir. Bu nedenle maydanoz gibi C vitamini içeren sebze ve meyveleri sofranızdan eksik etmeyin.
Maydanoz; idrar yolları, böbrek ve karaciğerde biriken toksinlerin vücuttan atılmasına yardımcı olur. Özellikle hafif şiddette sistit sorunu yaşıyorsanız çiğ maydanoz yemek ya da 1 bardak kaynar suya birkaç maydanoz ekleyip suyunu içmek muhteşem bir çözüm olacaktır.
Sağlıklı beslenmek ve kendinizi hastalıklara karşı korumak aslında çok kolay değil mi? Bir tutam maydanoz hem ekonomik hem de mucizevi özelliklere sahip!

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNE İYİ GELEN BESİNLER

Bağışıklık sistemini güçlendirmenin en iyi yollarından biri de içeriğinde bolca vitamin bulunduran meyvelerden tüketmektir. Kendinizi zinde hissettirecek, bağışıklığınızı güçlendirecek bu 10 süper meyveden temin edebildiklerinizi tüketin, emin olun hepsi hem lezzetli, hem de sağlıklı…
Nar: Antioksidan deposu olan nar, beyin için faydalıdır. Gerçekte, bazı araştırmalar bir narın içinde yaklaşık 600 tanesi olan meyvenin yeşil çaydan 3 kat daha fazla antioksidan içerdiğini gösteriyor. Bakınız “Şifa taneleri”

Acai çileği: Güney Amerika yağmur ormanlarında yetişen çilekte, omega yağ asitleri, protein ve lifin yanında yaban mersininden 2 kat daha fazla antioksidan bulunuyor. Oldukça güçlü olan meyve hakkında yapılan bazı araştırmalar, laboratuvar çalışmalarında kanser hücrelerini öldürdüğünü gösterdi.

Avokado: Yumurta şeklindeki meyve, kanser, kalp ve şeker hastalığı riskini azaltan sağlıklı tekli doymamış yağ içeriyor.

Yaban mersini: Kuzey Amerika’ya özgü yaban mersini bu ülkede temel bir besindir. Küçük yaban mersinleri antioksidanlarla dolu ve aynı zamanda yaşlanmayı önlüyor; beyin ve görme fonksiyonunu geliştiriyor.

Kızılcık: Sadece idrar yolu enfeksiyonlarıyla savaşmada etkili olmayan kızılcık, aynı zamanda hücreleri serbest radikaller diye bilinen bileşiklere karşı koruyan antioksidanlarla dolu.

Kurt üzümü: Çin, Moğolistan ve Tibet’te Himalayalar’da bulunan, ülkemizde kurt üzümü olarak bilinen meyve, 6 bin yıldır, herbalistler tarafından karaciğeri korumak,görüş bozukluğuna yardımcı olmak,bacakları güçlendirmek, bağışıklık sistemini desteklemek ve anti-aging olarak kullanılıyor. Bu üzümlerde, gözün retinasını koruyan karoten içeren maddeler bulunuyor.


Kivi: Günlük C vitaminine mi ihtiyacınız var? Bunun için biraz kivi yemeniz yeterli. Çünkü kivi, portakaldan daha fazla C vitamini ile en az muz kadar potasyum içeriyor.

Mangosteen: Güneydoğu Asya’ya özgü olan meyve, Mayo Clinic’in sitesinde rapor ettiği gibi önemli derecede antiinflamatuar etkiye sahip. Tropikal olan bu meyve, aynı zamanda zengin bir antioksidan kaynağı ve laboratuarda anti-inflamatuar etkiye sahip kimyasallar içeriyor.


Noni meyvesi (Hint dutu): Güneydoğu Asya’ya özgü olan meyvede bol miktarda antioksidan bulunuyor. Yüksek kan basıncını düşürmeye ve mafsal ağrısını hafifletmeye yardımcı oluyor.



Yalancı iğde: Yumuşak ve sulu olan meyve Avrupa ve Asya’da yetişiyor. C vitamini bakımından zengin olan yalancı iğde bağışlık sistemini destekliyor.