13 Haziran 2016 Pazartesi

SONSUZ AMOR 1 - NİSAN GİRDABI (BU, SADECE BİR BAŞLANGIÇ...)













Ancient Egyptian Music - Cleopatra

SONSUZ AMOR 1 – NİSAN GİRDABI ♥ Kahramanlarımızı tanıyalım…

SONSUZ AMOR 1 – NİSAN GİRDABI

Kahramanlarımızı tanıyalım…

İyisiyle kötüsüyle kimleri okuyacağımızı kısaca bilelim:

EMİR: Tam kırk yaşında bakımlı, sportmen, espritüel, inanılmaz yakışıklı, esmer, uzun saçlı, rikkatli, şairane, inançlı, feleğin çemberinden geçmiş, emek vermesini ve sevmesini bilen bir beyefendi…
♥♥♥
YAREN: Kumral, beline dökülen su gibi saçları ve kahverengi, iri gözleriyle dikkat çeken 25 yaşında genç, güzel bir kız. Kıvrımlı vücuduna yakışanı bilen, hisli bir yüreğe sahip, dost ve akrabalık ilişkilerine bağlı özü sözü bir, fedakâr biri…
♥♥♥
ARİF: Bilgeliğiyle çevresine nam salmış, inançlı, namazlarını kaçırmayan, Emir’e manevî babalık yapan, Kırhan Çiftliğin sözü geçen yaşlı çınarı…
♥♥♥
NERİMAN: Arif’in kırk yıllık hayat arkadaşı; hiç çocuğu olmamış ama Emir’i öz oğlu gibi sevip kollamış, ona en iyisini pişirmek, yedirmek isteyen, ona kol kanat geren tatlı dilli, elleri nafta tutan bir ihtiyar…
♥♥♥
MÜMTAZ: Yaren’in amcası; akrabalık ilişkilerine önem veren, ölen kardeşi Nurkan’dan yadigâr kalan kızına kendi kızı gibi kol kanat geren, inanç sahibi, Mevleviliğe yönelmiş, tatlı yüzlü, neşeli bir adam…
♥♥♥
LEYLA: Yaren’in yengesi; yeşil gözleri her zaman güzel bakan, yüreğinde insan sevgisi, hoşgörüsü, mükemmel ev hanımlığı, hayat arkadaşlığı ve güzel yemekleriyle gönüllere taht kurmuş bir hanım…
♥♥♥
SALİHA-ZELİHA: Mümtaz ve Leyla’nın geç sahip oldukları on beş yaşındaki ikiz kızları. İkisi de esmer, babaları gibi kahverengi gözlü, beşaretli kızlar. Yaren’i öz ablaları gibi görüp seviyorlar. Eş zamanlı konuşmalarıyla çevrelerine renk katıyorlar…
♥♥♥
MELİKE: Yaren’den bir yaş büyük, onunla beraber büyümüş, onu kendinden bile çok seven, gözeten; kahverengi buklelere ve balköpüğü gözlere sahip, balıketli, boylu, anaç bir genç kız. Ayrıca Yaren’le zaman zaman yaptıkları eş zamanlı konuşmaları nedeniyle özellikle Hakan’ın diline “Senkronize Kardeşler” olarak düşmüşler…
♥♥♥
GÖKHAN: Yaren’le aynı yaşta, aynı sınıfta okumuş, ormanları kıskandıran gözleriyle dikkat çeken, orta boylu, normal bir vücuda sahip, yakışıklı; biraz ketum, duygularını kendine saklayan, fazla konuşmayan, karşılıksız bir aşka düşmüş; kardeşini daima sevip kollayan, onu her zaman kötülüklere karşı alıkoymaya çabalamış mükemmel bir ağabey. Çevreci ve milliyetçiliğinin yanı sıra kendini müziğe adamaya hazır, geleceğin ünlü gitaristi ve solisti…
♥♥♥
HAKAN: Gökhan’ın yegâne kardeşi; grubun en küçük üyesi. Henüz 23’ünde; fıldır fıldır ela gözlere sahip, çevresinde “zıpır” olarak adlandırılan, ince, uzun, sıska, şakacı, sevimli bir delikanlı. İyi özelliklerinin yanı sıra biraz da tehlikeli, zira paraya ve kâğıt oyunlarına karşı düşkün. Tıpkı ağabeyi gibi o da müzikle uğraşıyor…
♥♥♥
ŞİRİN: Yakamoz tatil Köyü’nün prensesi… 23’ünde; sarı kıvırcık saçlara, çimen gözlere sahip, ufak tefek, anne ve babasını dört yaşındayken yitirmiş; buna rağmen hayat dolu, şakacı, zıpır, muzip, bir o kadar da sevecen, hisli, duygusal ve cici bir genç kız. Amerika’da okuyor. İyi bir turizmci!
♥♥♥
MAZHAR: Antalya’nın en güzel yerinde, soyadıyla bütünleşmiş Etil Otel’i işleten, avukatlık mesleğini terk etmiş, eşinden boşanmış, entelektüel bir adam. Emir’in çok yakın bir arkadaşı. Orta boylu, hafif toplu, ela gözlü, içi dışı bir, oldukça yardımsever biri…
♥♥♥
MİRALAY: Emir’den bir yaş büyük, üniversiteli yıllarından kalma, hâlâ görüştüğü, Antalya’da müzik dükkânı işleten, gitar eğitimi veren; ideal boyda, ideal kiloda, kumral ve balköpüğü gözlere sahip çok güleç yüzlü, tatlı mı tatlı bir adam. Müge adında çok sevdiği bir eşi ve Mine adında beş yaşında bir kızı var. İkinci kızı Sahra ise yolda… Başkaca “Yakamoz Dörtlüsü” grubunun kurucusu…
♥♥♥
EKREM: Emir’in maziye gömmek zorunda kaldığı, üniversiteli yıllarından kalma ve dağılan Yakamoz Dörtlüsü adlı kurdukları büyük, müzik grubunun gitaristi. İstanbul’da psikolôg. Kırlarmış saçları, orta boyu, sevecen yaklaşımı, tatlı dili ve dostluğa çok önem veren biri…
♥♥♥
TOLGA: Emir’in üç kadim dostundan biri; dağılan Yakamoz Dörtlüsü’nün ikinci solisti ve bateristi. Gitar çalmak, onun için bir tutku. Geçmiş zamanlarda çevresine çapkınlığıyla nam salmış esmer, oldukça uzun boylu, yanık tenli, kahverengi, iri gözlere sahip, acayip esprili biri… Adının çok geçmesine rağmen, hikayede nerede ortaya çıkacağı belli olmayan, nerede yaşadığı, nasıl bir hayat sürdüğü bilinmeyen ve özlem duyulan eski bir dost. Ayrıca ilk görüşte Diana’ya âşık oluyor…
♥♥♥
DİANA-DİLARA: Otuzlu yaşlarda kumral, yeşil gözlü, hayat tecrübesi yüksek, dostane, sevimli Türkçesi ve sempatik tavırlarıyla kendini sevdiren bir İtalyan. Gitar çalmak en büyük tutkusu. Amerika’da yaşıyor, ayrıca Antalya’da tatil yapmaya bayılıyor. İlk görüşte Tolga’ya âşık oluyor…
♥♥♥
SULHİ: Yakamoz Tatil Köyü’nün üç resepsiyon memurundan biri. Geceleri resepsiyona bakıyor. 24 yaşında, çakır mavisi gözlere sahip yakışıklı, yapılı bir vücuda sahip; duygusal, inançlı bir genç. Hep polis olmayı hayal etmiş ama nasip olmamış. Daha ilk görüşte Melike’ye tutuluyor…
♥♥♥
CENK: Yakamoz Tatil Köyü’nün kara çocuğu; esmer, zayıf, kara gözlü, esprili, dostane ve Emir için bir kardeşten farksız. Plâjda bulunan Yakamoz Bar’a bakıyor, sonra havuz başındaki muhteşem bara geçecek. Mesai arkadaşı Sude’yle beraber çalışıyor. Yaren’e kardeşlik duygularıyla yaklaşan, ayrıca Emir’in görevlendirdiği gizli koruma…
♥♥♥
SUDE: Yakamoz tatil Köyü’nün 18 yaşındaki stajyeri. Ufak tefek, çekik ela gözlere sahip tatlı bir kız. Cenk’le beraber havuz başı barda çalışırken, Hakan’ı görüp ona âşık oluyor…
♥♥♥
ORÇUN: Yakamoz Tatil Köyü’nde, hem okuyup hem para kazanan gencecik bir delikanlı; gitar tutkunu, ayrıca Emir’in özel bahçıvanı…
TUNA: Yakamoz tatil Köyü’nün Personel Müdürü.
♥♥♥
AYVAZ: Resepsiyon şefi; temiz yüzlü, bakımlı genç bir adam.
♥♥♥
IRAZ: Personel şefi; oldukça ciddî görünümlü, sert konuşan bir adam.
♥♥♥
HÜDAYİ – AFİTAP KIRHAN: Emir’in aristokrat ebeveynleri. Emir, ailesi için Antalya yakınlarına bir hayrat çeşmesi yaptırmıştır…
♥♥♥
ŞEYMA - REFİK: Kırhan ailesinden, ölen iki özel insan…
♥♥♥
PERİYÂR: Yaren’in trafik kazasında kaybettiği annesi…
♥♥♥
NURKAN: Yaren’in trafik kazasında kaybettiği babası…
♥♥♥
YAĞIZ: Yaren’in canı, ciğeri, trafik kazasında kaybettiği, henüz 14’ünde ölen erkek kardeşi…
MELİSA: Açık kumral, ablak suratlı, mavi gözlere sahip, Tunuslu bir adamın terk ettiği eşi. Emir’in can düşmanı…
AGÂH: Esmer, kara kaşlı, kara gözlü, Tunuslu, can düşman…
FERDA: Orta boylu, ela gözlü, kısa saçlı bir genç kız. Agâh’ın sevgilisi. Paraya muhtaçlığı nedeniyle kötü işler yaptırılan bir genç kız. Ancak ruhu değişime müsait…
♥♥♥
BADE: Mazhar’ın eski eşi…
♥♥♥
İLHAM: İKİNCİ NİSAN GİRDABI’NDA ortaya çıkıyor. Zayıf, çıtkırıldım, orta boylu, küçük, yuvarlak hatlı bir yüze, yine küçük kahverengi gözlere sahip, şan bölümünde okuyan eşsiz sesiyle üne kavuşacak olan bir genç kız…
♥♥♥
FÜSUN: Kenan’ın büyük aşkı… Yaren’in Emir’e açıklayacağı, İKİNCİ NİSAN GİRDABI’NDA ortaya çıkan; orta boylu, Yaren’e olan benzerliğiyle dikkat çeken; ela gözlere, dalgalı saçlara sahip, şiirden hoşlanan, hikayenin gizemli kızı… En önemlisi, gerçek kimliği bu değil…
♥♥♥
KENAN: “Geçmiş Gelen Ölü Âşık”
Gökhan’ın en yakın arkadaşı. İri, ela gözlü, yapılı bir genç adam… Hikâyeye biranda damgasını vuracak olan Kenan, gizemini koruyacaktır… Müthiş finalin başkahraman adayı olmasının yanı sıra tıpkı Füsun gibi o da İKİNCİ NİSAN GİRDABI’NDA ortaya çıkıyor. En önemlisi, gerçek kimliği bu değil…


İYİ OKUMALAR…

SONSUZ AMOR 1 – NİSAN GİRDABI (HİKÂYENİN BAŞKAHRAMANI ♥YAREN♥)

SONSUZ AMOR 1 – NİSAN GİRDABI (YAREN…)

Mükemmel giden hayatınızın bir gecede değişeceğini söyleseler ne yapardınız?
Bir gecede annenizi, babanızı, küçük erkek kardeşinizi kaybedeceğinizi, hayata tek başına devam edeceğinizi düşünün…
Neler hissederdiniz?
Koskoca dünyada yapyalnız kaldınız ama hayata bir şekilde devam etmeniz gerekiyor çünkü hayat, size aldırmadan devam ediyor…
Peki, kaybettikleriniz belli, ama ya kazandıklarınız?
Kolay değil elbet anayı, babayı, kardeşi toprağa vermek, ama…
Sizi çok seven bir amcanız, yengeniz, kuzenleriniz ve birlikte doğup büyüdüğünüz dostlarınız var… Hem de en hakikisinden, kötü gün dostları…

İşte size Yaren’in hikâyesi…

Yaren kim mi?
Emir’in SONSUZ AMOR’U,
Melike, Gökhan ve Hakan’ın can dostu…
Mümtaz’ın biricik yeğeni…
Ölen Yağız’ın canı, ablası…

Bir gecede hayatı değişen, ailesini yitiren bir genç kız…

Onları, 26 Nisan günü acılar içerisinde toprağa vermesi…
Geçirdiği büyük buhranı atlatmasına yardımcı olan akraba ve dostları…
Dostlarının onu mutlu edebilmek için onu İzmir’den alıp Antalya’ya götürmek istemeleri, dört can dostun birlikte tatile çıkmaları ve büyük serüvenin başlaması…
Antalya yakınlarında, YAKAMOZ ADASI adı verilen yarım adaya inşa edilmiş büyük, ihtişamlı YAKAMOZ TATİL KÖYÜ’NÜN yakışıklı sahibi, EMİR KIRHAN…

Ailesini kaybetmesiyle hayatı kökünden değişen Yaren’i ne gibi bir serüven bekliyor?
İzmir’den kalkıp Antalya’ya gittiğinde neler yaşayacak, neler görecek, neler yapacak?

SONSUZ AMOR 1 – NİSAN GİRDABI

Gerçek aşkın ve dostluğun hikâyesi…

Gerçekliklerden yola çıkılarak yazılmış, hayallerle beslenmiş ve inanılmaz ayrıntılarla kurgulanmış bir eser…
Ardından beş eser daha gelecek ve toplamda 6 esere ulaşılacaktır…

Aşka âşık olmak istiyorsanız, SONSUZ AMOR’A başlayın…
Size garanti veriyorum; AKLINIZI ALACAĞIM! ;)

Tıpkı kitabın son sözü gibi:

“Bu, daha bir başlangıç!”

SONSUZ AMOR 1 “NİSAN GİRDABI” (HİKÂYENİN BAŞKAHRAMANI ♥EMİR♥)

SONSUZ AMOR 1 “NİSAN GİRDABI” (EMİR…)

            26 Nisan’la başlayan bir serüvenden bahsedeceğim sizlere…
Emir’in serüveni…
26 Nisan öyle bir tarih ki iki insanın hayatını kökünden değiştiren, onları bir araya getiren ama yine ayıran, gizemli bir tarih…
            Nisan yağmurları meşhurdur, bilirsiniz. Hele bir de girdap oluşursa…
Ama Nisan yağmurları deyip geçmeyin, belki de kaderiniz, o tarihin içinden çıkıp gelecektir ya da sizi bir yerlerde bekliyordur, bilemezsiniz…
            Hayat, öyle sürprizlerle dolu ki her an kimlerle tanışacağımızı, neler yaşayacağımızı bilemeyiz…
Emir de bilmiyordu; New York Manhattan’dan Türkiye’ye, Antalya’ya dönerken kötü hava şartları nedeniyle İzmir’e, Adnan Menderes Havalimanı’na inmek zorunda kalacağını tahmin bile edemezdi. Ya da İzmir’in yakınlarında bulunan; doğup büyüdüğü, çocukluğunu ve gençliğini geçirdiği, soyadıyla bütünleşmiş büyük Kırhan Çiftliği’ne giderken rastladığı bir mezarlıkta, üç taze mezarın başında ağlayan o hüzünlü kızın, aslında kaderi olduğunu da bilemezdi…
Hayat ne garip, değil mi?
Doğruyoruz, büyüyoruz, okuyoruz, bir gelecek sahibi olmaya çalışıyoruz, çabalıyoruz, âşık olmayı ve doğru insanın karşımıza çıkmasını umuyoruz, bekliyoruz… Belki de o kişi bir yerlerde karşımıza çıkıyor, ama bunu bilmiyoruz, fark etmiyoruz, görmüyoruz…
Emir de bilmiyordu; bilmeden o hüzünlü bakıp içlendi ve yanından geçip giderek Kırhan Çiftliğe ulaştı. Oraya vardığında, çevresine bilgeliğiyle nam salmış bilge Arif’in ona “kaderini” anlatacağını nereden bilebilirdi. Emir için 26 Nisan, sürprizlerle dolu bir yolculuk olacaktı…
26 Nisan… Nisan Girdabı… Birinci Nisan Girdabı…
Evet, ne Nisan yağmurları, ne uçağın İzmir’e inişi, ne Emir’in Antalya yolcuğunu ertelemesi ve İzmir’de kalarak doğup büyüdüğü çiftliğe gitmesi, ne yolda rastladığı o kız, ne de manevî babası olan bilge Arif’in ona söyledikleri rastlantıydı… Hikâyemize damgasını vuran o söz gibi: “Rastlantı diye bir şey yoktur, rastlantı sandıklarımız, aslında kaderimizi bir parçasıdır…”
Her şey sebepler dâhilinde gelişir;
26 Nisan günü havanın kötü olması Emir’in İzmir’de kalmasına sebep oldu, çiftliğe giderken arabasının mezarlığın yanında bozulması da Yaren’i görmesine sebep oldu. En önemlisi, çiftliğe gitmesi de bilge Arif’le konuşmasına, ondan kaderini öğrenmesine sebep oldu ve bilge Arif, ona hayatına girecek olan kızı anlattı ve onun oraya gelişinin asla basit tesadüflerden ibaret olmadığını vurguladı…
Ancak Emir’e öyle bir şey söylemişti ki; Emir için bu, inanılması güç ve heyecanın tavan yaptığı bir hakikatti; o da hayatına girecek olan kızdaki büyük işaret… Sadece onda var olan, onu diğer insanlardan ayıran müthiş bir özellikti bu ve Emir, kaderini o işaret sayesinde tanıyabilecekti…
Peki, tabii bilge Arif’in Emir’e söylemediği hakikatler de vardı; ne mi? Yaren’le ilgili gördüğü, onun tehlikede olduğunu gösteren bir işaret daha vardı. Peki ya bilge Arif, Emir’e bunu söyleyecek miydi, peki ya ne zaman? Ve Emir, bunu öğrendiğinde Yaren’i o tehlikeden koruyabilecek miydi? Yaren’i tehlikeye atan o hakikat ne idi ya da kimdi?
Emir için 26 Nisan, büyük bir serüvenin başlangıcıydı. Kapıldığı Nisan girdabı, ona hayatının aşkını getirecekti ama sonrası da vardı elbet. Zira bu, birinci Nisan Girdabıydı. Oysa Emir’in önünde bir girdap daha bulunuyordu…

İlk Nisan girdabında hayatının aşkını bulan Emir, ikinci Nisan girdabında onu gizemli bir şekilde yitirmenin şaşkınlığını yaşayacaktı. Ve bu, yepyeni bir serüvene yelken açması anlamını taşıyordu…