SONSUZ AMOR 1 “NİSAN GİRDABI”
(EMİR…)
26 Nisan’la başlayan bir serüvenden
bahsedeceğim sizlere…
Emir’in serüveni…
26 Nisan öyle bir tarih ki iki insanın hayatını
kökünden değiştiren, onları bir araya getiren ama yine ayıran, gizemli bir tarih…
Nisan yağmurları meşhurdur,
bilirsiniz. Hele bir de girdap oluşursa…
Ama Nisan yağmurları deyip geçmeyin, belki de
kaderiniz, o tarihin içinden çıkıp gelecektir ya da sizi bir yerlerde
bekliyordur, bilemezsiniz…
Hayat, öyle sürprizlerle dolu ki her
an kimlerle tanışacağımızı, neler yaşayacağımızı bilemeyiz…
Emir de bilmiyordu; New York Manhattan’dan Türkiye’ye,
Antalya’ya dönerken kötü hava şartları nedeniyle İzmir’e, Adnan Menderes
Havalimanı’na inmek zorunda kalacağını tahmin bile edemezdi. Ya da İzmir’in
yakınlarında bulunan; doğup büyüdüğü, çocukluğunu ve gençliğini geçirdiği,
soyadıyla bütünleşmiş büyük Kırhan Çiftliği’ne giderken rastladığı bir
mezarlıkta, üç taze mezarın başında ağlayan o hüzünlü kızın, aslında kaderi
olduğunu da bilemezdi…
Hayat ne garip, değil mi?
Doğruyoruz, büyüyoruz, okuyoruz, bir gelecek sahibi
olmaya çalışıyoruz, çabalıyoruz, âşık olmayı ve doğru insanın karşımıza
çıkmasını umuyoruz, bekliyoruz… Belki de o kişi bir yerlerde karşımıza çıkıyor,
ama bunu bilmiyoruz, fark etmiyoruz, görmüyoruz…
Emir de bilmiyordu; bilmeden o hüzünlü bakıp içlendi
ve yanından geçip giderek Kırhan Çiftliğe ulaştı. Oraya vardığında, çevresine
bilgeliğiyle nam salmış bilge Arif’in ona “kaderini” anlatacağını nereden
bilebilirdi. Emir için 26 Nisan, sürprizlerle dolu bir yolculuk olacaktı…
26 Nisan… Nisan Girdabı… Birinci Nisan Girdabı…
Evet, ne Nisan yağmurları, ne uçağın İzmir’e inişi, ne
Emir’in Antalya yolcuğunu ertelemesi ve İzmir’de kalarak doğup büyüdüğü
çiftliğe gitmesi, ne yolda rastladığı o kız, ne de manevî babası olan bilge
Arif’in ona söyledikleri rastlantıydı… Hikâyemize damgasını vuran o söz gibi:
“Rastlantı diye bir şey yoktur, rastlantı sandıklarımız, aslında kaderimizi bir
parçasıdır…”
Her şey sebepler dâhilinde gelişir;
26 Nisan günü havanın kötü olması Emir’in İzmir’de
kalmasına sebep oldu, çiftliğe giderken arabasının mezarlığın yanında bozulması
da Yaren’i görmesine sebep oldu. En önemlisi, çiftliğe gitmesi de bilge Arif’le
konuşmasına, ondan kaderini öğrenmesine sebep oldu ve bilge Arif, ona hayatına
girecek olan kızı anlattı ve onun oraya gelişinin asla basit tesadüflerden
ibaret olmadığını vurguladı…
Ancak Emir’e öyle bir şey söylemişti ki; Emir için bu,
inanılması güç ve heyecanın tavan yaptığı bir hakikatti; o da hayatına girecek
olan kızdaki büyük işaret… Sadece onda var olan, onu diğer insanlardan ayıran müthiş
bir özellikti bu ve Emir, kaderini o işaret sayesinde tanıyabilecekti…
Peki, tabii bilge Arif’in Emir’e söylemediği
hakikatler de vardı; ne mi? Yaren’le ilgili gördüğü, onun tehlikede olduğunu
gösteren bir işaret daha vardı. Peki ya bilge Arif, Emir’e bunu söyleyecek
miydi, peki ya ne zaman? Ve Emir, bunu öğrendiğinde Yaren’i o tehlikeden
koruyabilecek miydi? Yaren’i tehlikeye atan o hakikat ne idi ya da kimdi?
Emir için 26 Nisan, büyük bir serüvenin başlangıcıydı.
Kapıldığı Nisan girdabı, ona hayatının aşkını getirecekti ama sonrası da vardı
elbet. Zira bu, birinci Nisan Girdabıydı. Oysa Emir’in önünde bir girdap daha
bulunuyordu…
İlk Nisan girdabında hayatının aşkını bulan Emir,
ikinci Nisan girdabında onu gizemli bir şekilde yitirmenin şaşkınlığını
yaşayacaktı. Ve bu, yepyeni bir serüvene yelken açması anlamını taşıyordu…