İçerik: 1.Seyahat Fotoğrafları 2.Seyahat Notları 3. Sonsuz Amor Adlı Roman Serisi'ne ait Kitaplar 4. Kitaplar Hakkında Detaylı Bilgiler 5. Kitapta Yer Alan Kahramanlara Ait Tanıtımlar 6. Yazara Ait Şiirler 7. Yazara Ait Deneme Yazıları 8. Sinema Dünyası 9. Png Uzantılı Resimler 10. Gif Uzantılı Resimler 11. Art 12. Sağlık Notları 13. Bakım Tüyoları
30 Ocak 2022 Pazar
KENDİ BAHÇEMİZDEN NARÇİÇEKLERİ (FATMA ELMAS SULTAN - SHOTON OPPO)
Elmalı Köyü Abdal Musa Türbesi (FATMA ELMAS SULTAN GALERİ)
Abdal Musa Sultan
Yiğitliğin, aklın, inancın, sevginin simgesi olan birlik ve beraberlik ateşiyle tutuşan Orhan Gazi'nin silah arkadaşı, Anadolu'nun gözcüsü Türk düşünürlerinden Abdal Musa Sultan günümüzden yaklaşık altı yüzyıl önce yaşamıştır. Ölümünün üzerinden altı yüzyıllık bir süre geçmesine karşın Anadolu insanının bu soylu Anadolu Ereni' ne saygısı canlı ve dipdiri ayaktadır.
Bu güzel insanın yaşamıyla ilgili bilgiler, yazılı kaynaklarda oldukça azdır,
daha çok söylencelere dayanır. Yunus Emre, Hazreti Mevlana, Nasrettin Hoca,
Hacı Bektaş Veli gibi Türk halkının gönlünde taht kurduğundan Abdal Musa
Sultan'ın mezarının kendi köyünde yöresinde bu Anadolu Eren'inin olduğu
söylenen mezar ve yine O'nun adına adak yeri koruluk vardır.
Abdal Musa Sultan, bazı söylencelere göre Peygamberimiz Hazreti Muhammed'in
soyundan gelen Hacı Bektaş Veli'nin amcası olan Haydar Ata'nın oğlu, Hasan
Gazi'nin oğludur.
Yazılı kaynaklardan söylencelerden anlaşıldığı kadarıyla 14. yüzyılda yaşadığı
Osmanlı'nın ilk padişahlarından Orhan Gazi ile birlikte Bursa'nın fethine
katıldığı, Osmanlı'nın genişlemesinde etkin görevler üstlenen Yeniçeri
Ordusunun kuruluşu ile yakından ilgilendiği bilinmektedir. Söylenceler
Bursa'nın fethinden evvel Buharadan gelen kırk abdaldan biri olarak gösterir.
Ancak, Abdal Musa Sultan, aşağıdaki şiirinde de görüldüğü gibi kendini Hoy'lu
kabul eder.
Kim ne bilir bizi nice soydayız
Ne zerrede oddan ne de sudanız
Bize meftün olan marifet söyler
Biz Horasan ellerinde boydanız
Musa gibi lentarani deniriz
Aslımı sorar isen Hoy' danız.
Yine, Elmalı'nın Tekke köyünde Antalya Müzesinin ilk müdürü Süleyman Fikri
ERTEN tarafından bulunan
Anadolu ulularından Abdal Musa Sultan için "Horasan mülkünden Hoy'dandır.
Aslı Şah İmam Hasan'dır pirimin nesli" diyen Bektaşı ozanlarından Geda
Muslu yine (Abdal Musa Sultan'ın) "Rumeli'ne kumandan olduğunu, tahta
kılıcı ile taşı ikiye böldüğünü, bütün Rumeli'ni İslam'a getirdiğini, kâfirlere
gazalarda bulunduğunu" belirtir.
Horasan'dan Rum'a zuhur eyleyen
Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi
Binip cansız duvarları yürüten
Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi?
Anadolu'nun
ünlü erenlerinden ve ermişlerinden olan Abdal Musa Sultan, aynı zamanda ünlü
bir ozan ve düşünürdür. Aslen Horasan'lı dır. Azerbaycan'ın Hoy kasabasına
gelmiş ve bir süre orada yaşamış olduğundan, "Hoylu' olarak tanınmıştır.
Hacı Bektaş Veli'nin amcası Haydar Ata'nın oğlu, Hasan Gazi'nin oğludur.
Kaygusuz Abdal Menkıbesine göre "Kösre Musa" adıyla da anılır.
Abdal
Musa Sultan, Horasan Erenlerinden ve Hz. Peygamber soyundandır. 14. yy. da
yaşadığı ve Osmanlıların Bursa'yı fethi yıllarında Orhan Bey'in askerleriyle
savaşlara katıldığı ve büyük yararlılıklar gösterdiği tarihi kaynaklarda
yazılıdır. Hacı Bektaş Veli'nin önde gelen halifelerindendir. Payesi sultanlık,
mertebesi "Abdallık". Pir evindeki hizmet postu ise, "Ayakçı
Postu'dur. Bu post Bektaşi tarikatındaki on iki posttan on birincisi olup,
diğer adı 'Abdal Musa Sultan Postu"dur. Ayakçılık, Abdallık
mertebesidir.
Elmalı,
Tekke köyündeki dergahı, ilk Bektaşilerin dört büyük "Asitanei
Bektaşiyan" dan biridir. Ancak, Anadolu'nun inanç coğrafyasında seçkin bir
yeri, etkin bir gücü olan Abdal Musa Sultan adına daha bir çok yerde makam ve
mezarlar yapılmıştır. Bir çok yazar ve araştırmacı, bu büyük savaşçı ve
düşünürü konu alan araştırmalar yapmışlardır. Bazılarına göre, Abdal Musa
Sultan; Bursa'nın fethine katıldıktan sonra Manisa, Aydın ve Denizli yöresinde
bulunmuş, daha sonra da Türkmen ve yörüklerin yoğun bulunduğu Elmalı yöresinde
tekkesini kurmuştur. Ayrıca Denizli'de yatan "Büyük Yatağan Baba"dan
esinlendiğini de belirtmişlerdir.
Abdal
Musa Sultan, Elmalı yôresinde kurduğu tekkesinde sayısız kişiler irşad etmiş (uyarmış)
ve bunlar arasında büyük ozanlar yetişmiştir. Bunların en ünlüsü de,
Alevi-Bektaşi edebiyatın abidelerinden sayılan Kaygusuz Abdal'dır.
Ancak,
onunla ilgili olarak Abdal Musa Sultan Velayetnamesi'nde konu edilen söylenceyi
yeri gelmişken aktarmadan geçmeyelim:
'Alaiye
reyinin oğlu Gaybi, Abdal Musa'ya derviş olup, Kaygusuz adını alınca, babası
oğlunu kurtarmak ister. Teke Beyi'nin yardımını talep eder. Teke Beyi'de
Kılağılı İsa adlı pehlivan yiğidini Abdal Musa'nın tekkesine yollar. İsa,
dergaha varır ve kapıya gelince: Çağırın bana Abdal Musa'yı diye gürler. Ancak,
atı ürker ve İsa'yı sırtından atar, sürükleyerek parçalar.
Teke
beyi bu olaya çok sinirlenir ve ordusuyla harekete geçer. Abdal Musa Sultan'ı
yakmak öbek öbek odunlar yığılır. Ateşler tutuşturulur. Abdal Musa Sultan'da üç
yüz kadar müridi ile semah ederek yola koyulur...
Bu
öyle bir geliş ki, onlarla birlikte dağlar, ağaçlar, kayalar da beraber yürür
Dervişler bir gülbank çekip ateşe girer. Ateş onları yakmaz, onlar ateşi
söndürürler.
Bu
manzarayı gören Kaygusuz'un babası, duruma hayranlıkla bakar Abdal Musa'nın
ellerini öper ve geriye döner. Kaygusuz bu dergahta kırk yıl hizmet
eder...'
Abdal
Musa Sultan'ın kerametleri, kendi adı verilen Velayetname'de anlatılır. Abdal
Musa Sultan Velayetnamesi, günümüz Türkçesi ile Ali Adil Atalay tarafından
beşinci kez olarak yayınlanmıştır. kerametlerinden biri de şöyle: "Abdal
Musa Sultan, bir pamuk içine kor halinde bir ateş parçasını müridlerinden
biriyle, Geyikli Baba'ya gönderir. Geyikli baba da, ona bir bakraç içinde geyik
sütü gönderir. Bu kerametin, yorumu da, "hayvanatı iradesine bağlamak,
bitkilere hükmetmekten zordur' şeklindedir.
Şair,
düşünür, Horasan ereni Abdal Musa Sultan'ın keramet ve erdemleri yedi yüzyıldan
bu yana dillerde söylenir durur. Antalya, Elmalı ilçesine bağlı Tekke köyündeki
türbesi, 14. yy.'da Selçuklu mimarisi örneğinde yapılmıştır. Tekke hakkında en
önemli bilgiyi 17 yy. da burayı ziyaret eden ünlü gezgin Evliya Çelebi,
Seyahatnamesinde vermiştir. Bu bilgilere göre tekkenin kubbesindeki altın alem,
beş saatlik yerden görülüyormuş. Abdal Musa Sultan sandukası baş ucunda seyyid
olduğunu gösteren yeşil imamesi durur. Tekkenin etrafında bağ ve bahçeler
uzanır, Misafirhaneler, kiler, mutfak meydanlar gibi bir çok ek binalar varmış.
Mutfakta kırk derviş hizmet eder. Meydanın dışında ayrıca büyük bir misafirhane
bulunur ki, üstü konak, altı ise iki yüz at alacak kadar büyük bir ahırdır.
Misafir hiç eksik olmaz.
Tekke
yapıldığı günden beri mutfağında hiç ateş sönmemiştir. Tekkenin çok zengin
vakıfları vardır. On binden fazla koyunu, bin camuzu, binlerce devesi ve katın,
yedi değirmeni ve daha birçok varlığı ile üç yüz elli yıl önceki Abdal Musa
Sultan tekkesinin çok büyük zenginliklere sahip bir kurum olduğunu belirtiyor. Evliya
Çelebi...
Yeniçeri
Ocağı'nın kaldırılmasından sonra dağıtılan tekkeler arasında Abdal Musa Sultan
tekkesi de nasibini almıştır. 1242 (1829)'da hükümetçe gönderilen memurlar
tarafından, dergahta mevcut bütün eşyalar ve binlerce canlı hayvan satılıp defteri
İstanbul'a gönderilmiştir. Bu hal tekkelerin 1925'de kapanmasına kadar
yaşanmıştır.
Değişik
dönemlerde onarım gören Tekke, zaman içinde yıkılmış, günümüzde ise sadece
Abdal Musa Sultan türbesi kalmıştır. Türbede, Abdal Musa, annesi, babası, kız
kardeşi ile Kaygusuz Abdal'ın kabirleri vardır.
Tekke'nin
giriş kapısındaki kitabe yazısının bir beyt'ini aşağıya alıyoruz:
Edeble
kıl ziyaret bir makaam-ı alişandır bu
Füyuz'u Hakk'a menba asitan-ı aşikaandır bu.
Önce
de belirtildiği gibi; Aleyi-Bektaşi şiirine 'nefes'adı verilir. Alevi-Bektaşi
şiiri de, genellikle Yunus Emre'nin şiirinden etkilenmiştir. Bu şiir, daha
sonra Abdal Musa ile yönünü çizmiş ve Kaygusuz Abdal'la beslenerek doruğuna
erişmiştir. Abdal Musa'nın günümüze kadar gelen şiirleri çok azdır. Ancak az da
olsa, bu şiirler, Alevi-Bektaşi edebiyatının seçkin örnekleri sayılır. Bu
şiirlerle Alevi-Bektaşi edebiyatı kesin anlam kazanmıştır.
Kim ne bilür bizi nice soydanuz
Ne zerre ottan ne hod sudanuz
Bizim
meftunumuz marifet söyler
Biz Horasan mülkündeki baydanuz
Yedi
deniz bizim keşkülümüzde
Hacem umman ise biz de göldenüz
Hızır
İlyas bizim yoldaşımızdır
Ne zerrece Günden ne de Aydanuz
Yedi
tamu bize nevbehar oldu
Sekiz uçmak içindeki köydenüz
Bizim
zahmımıza merhem bulunmaz
Biz kudret okuna gizli yaydanuz
Turda
Musa durup münacat eyler
Neslimizi sorarsanız 'Hoy' danuz
Ali
geldi adım bahane
Güvercin donunda kondum cihana
Abdal Musa oldum geldim zemana
Arif anlar bizi nice sırdanuz.
Horasan'dan Rum'a zuhur eyleyen
Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi
Binip cansız duvarları yürüten
Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi?
Doksan
altı bin Horasan Pirleri
Elli yedi bin de Rum erenleri
Cümlesinin servirazı serveri
Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi?
Balım
Sultan arkadaşı, yoldaşı
Kızıldeli Sultan dürür hem eşi
Abdal Musa Sultan dersen ne kişi
Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi?
http://www.elmali.gov.tr/iz-birakanlar
Elmalı Finike (FATMA ELMAS SULTAN GALERİ)
Finike Suluin Mağarası (FATMA ELMAS SULTAN GALERİ)
Suluin mağarası, Antalya'nın Finike
İlçesi'nde bulunan ve 80 metrelik giriş ağzıyla Asya Kıtası'nın bilinen en
derin mağarasıdır. 27 Ağustos 1995 tarihinde bir su altı araştırma ekibinin
mağaraya yaptıkları dalışta 122 metreye kadar inmişler, fakat mağara sonuna
ulaşamamışlardır. Finike'de ilçe merkezine
Antik
dönemde önemli bir liman kenti olan Finike'nin, başlıca doğal zenginliklerinden
Suluin Mağarası, Finike'ye gelen herkesin ilgisini çekiyor. 1955 yılında
mağarada araştırma yapmak isteyen Amerikalı sualtı ekibinden iki kişin 122
metre dierinliğe ulaşmış, ancak burada ölmüşlerdir. Bu nedenle de mağaraya
giriş ve dalış yasağı getirilmiştir. Amerikalı dalgıçların yaptıkları
dalışlarda, Suluin Mağarası'nın, Asya Kıtası'nın en büyük sualtı mağarası
olduğunu tespit ettikleri de belirtilmiştir.
Antalya
platosu traverten bir platodur ve bu platoyu; su, kireç taşlarını eriterek
meydana getirmiştir. Bu oluşumun altından bir çok tatlı su kaynakları denize
karışmaktadır. Kırkgöz
mevkiindeki Suluin mağarası bu kaynakların doldurduğu ve içindeki sarkıt ve
dikitlerden dolayı daha önceden kuru olduğu tahmin edilen sualtı mağaralarından
birisidir. 1995 yılında yapılan araştırmada mağara derinliğinin 83 metreye
ulaştığı ve kanallardan daha ilerlendiğinde
http://www.finike.gov.tr/suluin-magarasi
Cevdet Said kimdir? Cevdet Said nereli kaç yaşındaydı? Cevdet Said eserleri
İslam Aleminin en önemli mütefekkirlerinden Cevdet Said,
91 yaşında İstanbul'da vefat etti. Cevdet Said, Cezayirli düşünür Malik bin
Nabi'nin en büyük talebelerindendi. Peki Cevdet Said kimdir? Cevdet Said nereli
kaç yaşındaydı?Cevdet Said eserleri hangileri?
Suriye'nin Çerkez asıllı ünlü
İslam alimi Cevdet Said, yoğun bakım tedavisinin sürdüğü İstanbul Sultan
Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde vefat etti. Dünya
Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreter Ali Muhyiddin el-Karadaği, Said’in
vefatı sonrası taziye mesajı yayınladı.
Cezayirli düşünür Malik bin
Nabi'nin en büyük talebelerindendi. O sivil direnişin kurucularındandı. Zulme
karşı çıkmakta ısrarcı olmak onun ilkelerinden birisiydi. Allah ikisine de
rahmet etsin. Günahlarını bağışlasın, mekanı cennet olsun.” ifadelerini
kullandı.
Cevdet Said kimdir?
El
Ezher'de kürsüsü olan, tüm dünyada konferanslar veren ve birçok kitabı bulunan
bir alimdir. 1931 yılında Suriye'nin Golan bölgesindeki Bi'ri Acem
Köyü'nde doğan Said, Adigelerin Abzeh kabilesinin Tsey sülalesine mensup bir
aileden geliyor. Said, Ezher Üniversitesi'nin orta bölümünü okudu, aynı
üniversitenin Arap Dili ve Edebiyatı Fakültesi'nden mezun oldu. 1950'li
yılların sonlarından itibaren başlattığı yazma, araştırma inceleme ve konferans
verme faaliyetlerini sürdüren Said, düşüncelerinde özellikle İslâm'â şuurun
yeniden tashîh edilmesi ve şiddetin reddi, diyalog, anlaşma, uzmanlaşma,
birlikte yaşam gibi konular üzerinde yoğunlaştı.
1966’dan itibaren, “Bireysel ve Toplumsal Değişmenin Yasaları
Üzerine Araştırmalar” üst başlığı altında çeşitli kitapları neşredildi. Keza
farklı başlıklarla verdiği bir dizi konferansın yanı sıra onlarca makale ve
kitapları yayımlandı.
1864’te Rus-Kafkas savaşının sona ermesinin ardından zorla
yerinden edilen ailesi Suriye’de Colan Tepesi’nin eteğinde yer alan
Bi’ru’l-Acem köyüne yerleşti. 31 Ocak 1931’de dünyaya gelen Cevdet Said
ilkokulu Kuneytıra’da tamamladı. 1958 yılı sonunda Ezher’de okumak için Mısır’a
gitti. Önce Arap Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi, ardından Eğitim
Fakültesi’nde ihtisas yaptı.
Cevdet Said: Said Nursî bana Kur’ân cevherlerini
nasıl bulacağımı öğretti
Suriyeli meşhur alim Cevdet
Said, Said Nursi’nin diğer alimlerden farklı olarak insanlık tarihini iyi
bildiğini söyledi. Cevdet Said, “‘Avrupa bir İslam devletine hamiledir’ sözü,
onun insanlık tarihini iyi bildiğini gösteren bir delildir” şeklinde konuştu.
Mehdi Çetinbaş’ın bir
yazısında aktardığına göre, Cevdet Said bir sohbetinde Said Nursî
Hazretlerinden örnekler vermiş ve yıllarca hapis yatmasına rağmen, şiddete baş
vurmadığını örnek olarak göstermiş: “Onun öğretileri ile yetişenler, bugün
Türkiye’nin demokrasi mücadelesinde ileri noktaya varmasında pay sahibidirler”
demeyi de ihmal etmemiş. (www.yazete.com)
Geçmişte Türkiye’deki medyada Bediüzzaman Said
Nursî’den çok etkilendiğinizi ifade eden beyanlarınız yer almıştı.
Bediüzzaman’ın hangi yönlerinden etkilendiniz? Size göre Said Nursî nasıl bir
âlimdir?
1946 yılında 15 yaşındayken
Mısır’a, Ezher Üniversitesi’ne tahsil için gitmiştim. Orada on yıl İslâmî
ilimlerin tahsilini yaptım. O zamanlar Dâru’l-Kutubi’l-Mısriyye; Mısır
Kitapları Yayınevi’ne sıkça uğruyordum. Ezher’de derste olmadığım zamanlar
burada kitap okuyordum. İslâm dünyası ile ilgili yayınları takip ediyordum. Bir
gün Celal Nuri’nin “İttihâd-ı İslâm” adlı kitabı dikkatimi çekti. Said
Nursî’den söz eden o kitaptan çok istifade ile etkilendim. O zamanlar Emin
Saraç ve Nihat Yazar gibi Ezher’de İslâmî ilimler tahsil eden Türkiye’den çok
sayıda talebeler vardı. Ayrıca o zamanlar orada M. Kemal’in yurt dışına sürgün
ettiği Osmanlı’nın son Şeyhülislâm’ı Mustafa Sabri de vardı. Ezher’deki
hocalarımız bizi onunla bayramlaşmaya götürürlerdi. Zahit el-Kevserî,
Şeyhülislâm’ın vekili idi. Said Nursî’yi Türkiye’den Ezher’e gelen
talebelerinden öğrendim. Onun Şam’da Emevî Camii’nde okuduğu bir hutbesi
meşhurdur. İslâm âleminde öne çıkan Hindistanlı Mevdudî, Muhammed İkbal gibi
tanınmış âlimleri önemsiyordu.
Özellikle Muhammed İkbal’den
çok etkilendim ve hakikatin yolunu onun irşadı ile buldum. Ebu’l-Hasan en-Nedvî
son demlerinde Muhammed İkbal’e gitmiş. İkbal ona, “Siz Türkiye’deki âlimlere
gidin. Onları dinleyin” demiştir. Ben de bundan çok etkilendim. Ezher’deki
Türkiyeli öğrencilerden Said Nursî’yi öğrendim, onunla alâkalı dokümanları
inceledim. Onun, “Avrupa bir İslâm devletine hamiledir. Osmanlı devleti de bir
Avrupa devletine hamiledir. Bir gün gelecek karşılıklı olarak doğuracaklardır”
sözü beni çok etkilemişti. Said Nursî âlimlerin en büyüklerindendir. Onun ehl-i
keramet bir âlim olduğu anlatılır. Hapiste iken onu Cuma namazında ön safta
görmüşler, polisler hapse gittiklerinde onu hücresinde bulmuşlar. Mısır’da
hukuk okurken bunu duyan bir talebe Türkiye’ye dönünce Said Nursî’yi ziyarete
gitmiş, elindeki tesbihi masaya bırakmış. Ondan, dokunmadan tesbihi hareket
ettirmesini, böylece bir kerametini izhar etmesini istemiş. Said Nursî ona
şöyle demiş:
“Kardeşim, senin durumun şu
misale benzer: Bir baba oğlunu mücevherat dükkânına, ona bir mücevher satın
almak için götürmüş. Çocuk oradaki mücevherler yerine, babasından tavana asılı
olan balonları satın almasını istemiş. Senin bu vaziyetin o çocuğa benziyor. Ben
sana Kur’ân’ın mücevherat dükkânından mücevher takdim etmek istiyorum. Sen
benden basit bir talepte bulunuyorsun” demiş. Ben Türkiye’ye gelmeden önce Said
Nursî’yi ve eserlerini biliyordum. O, dünya Müslümanları tarafından bilinen,
onlara meçhul olmayan bir şahsiyettir.
Cevdet Said
kitapları
Ademin
Oğlu Habil Gibi Ol, Ademoğlunun İlk Mezhebi, Bir Çıkış Yolu, Bireysel ve
Toplumsal Değişimin Yasaları (Arapça), Bireysel ve Toplumsal Değişmenin
Yasaları, Değişim Rüzgarları olarak sayılabilir.
https://kidega.com/yazar/cevdet-said-105411/