FELÇLİ KIZDAN HAYAT DERSİ
YASEMİN F. KILIÇASLAN
Tam on yıl oldu ama dün gibi hatırlıyorum… İş gezisi
için Ankara’ya gitmiştim! İki gün kalıp kendi memleketim olan İstanbul’a geri
dönecektim! 8.30 suları oradaydım. Arkadaşım, beni havalimanından alıp evine götürdü.
Aylardır görüşmediğimiz için birbirimizi özlemiştik! Birlikte güzel bir
kahvaltı ettik, eski günlerden konuştuk, ardından dinlenmek için bana hazırladığı
odaya çekilip iki saat kadar uyudum! O günü dinlenmeye ve gezmeye ayıracak ve
ertesi gün de toplantıya katılıp akşam uçağı ile İstanbul’a geri dönecektim… YASEMİN F KILIÇASLAN
Kalktığımda ılık bir duş aldım.
Ardından birlikte dışarı çıkıp Kızılay’da öğle yemeği yedik. Keyif çayımızı
yudumlarken Sonbahar’ın Ankara’ya ne kadar da yakıştığını düşünüyordum… Biraz
çevreyi dolaştıktan sonra oradan Ulus’a geçtik. Gençlik Parkı’nı dolaştık;
kumpir yiyip Lûnapark’a bir göz attık! Bağrışan insanlara tebessüm ederken az
ileride gencecik bir kız çarptı gözlerime. Tekerlekli sandalyesi, elinde fotoğraf makinesi, kahverengi
gözlerine yansıyan özlemle o da parkın içinde göz gezdiriyordu... Bir süre sonra
arkadaşımla gidip banklardan birine oturduk. Birkaç metre ileride başka bir
bankta oturan orta yaşlı bir çiftin tartıştıklarını gördüm. Hayli tatsız bir
kavganın içindeydiler. Kadın kaç kez kalkıp gitmek istemiş ancak adam izin
vermemişti. Kavganın konusu ise kıskançlık, huzursuzluk, sürekli verilen ancak
tutulmayan sözlerdi. Kadın; adamın sürekli birtakım sözler verip tutmamasından
ve kıskançlığından şikâyet ederken adam ise huzurlu bir ev yaşamına sahip
olmadığı için verdiği sözleri tutamadığını, araları beş gün iyi geçse, altıncı
gün yine kavga ettiklerini bahane edip duruyordu…
Durup durup yine
aynı yere geliyor, aralarındaki sorunu bir türlü çözemiyorlardı. Onları
dinlerken içim daralmaya başlamıştı. Tam arkadaşıma dönüp “Gidelim mi?” diye
soracakken yine o tekerlekli sandalyesiyle gelen kızı gördüm. Gelip havuzuFseyretmeye başladı. Yalnız oluşu, yürüyüp koşan
çocuklara olan bakışı dikkatimden kaçmamıştı. Arada bir başını çevirip kavga eden orta
yaşlı çifte de bakıyor, sonrasında başını yana sallayarak önüne dönüyordu.
Bense gözlerimi ondan alamıyordum; ona bakarken duygusallığım tutuyor, ister
istemezKhâline üzülüyordum! YASEMİN F KILIÇASLANÇok geçmemişti ki yine dönüp o çifte baktı; derken tekerlekli sandalyesini onlara doğru sürmeye başladı. Karşılarına dikelip “Kocaman insanlarsınız, neyi paylaşamıyorsunuz da burada böyle birbirinize bağırıp duruyorsunuz!” der demez çift birden derin bir suskunluğa büründü. Kız ise burnundan soluyordu adeta. Arkadaşıma dönüp “Eyvah, inşallah kıza terslenmezler!” dedim. Nitekim öyle bir durumda hiç tereddütsüz duruma el koyardım. Bulunduğum yerden izlemeye devam ettim. Kadın kaşlarını çatmış öylece boşluğa bakıyor, adam ise tekerlekli sandalyeye bakıp başını yana sallıyordu. Kız el kol hareketleriyle “Uğrunda kavgaya tutuştuğunuz konular çözülemeyecek şeyler mi ki burada herkesin içinde birbirinizi yiyorsunuz! Birbirinizi incitmekten zevk mi alıyorsunuz?” diye devam etti. Adam bir şey diyecek oldu lakin kız izin vermeyerek elleriyle ayaklarını işaret etti; “Buna bakınca ne görüyorsunuz, sadece ayakları tutmayan bir kız mı? Ne düşünüyorsunuz hakkımda, şuna bak zavallı kız mı diyorsunuz yoksa?”
KadınY“Öyle bir şey
düşünmedik!” diye karşılık verir vermez, başını yana sallayarak “Rüyalarınızda
yürüyüp koşsaydınız ancak sabahları gözlerinizi açtığınızda yine başucunuzdaki
tekerlekli sandalyeyi görseydiniz, doktorların ‘bir daha yürüyemeyeceksin!’
demesine rağmen umudunuzu kaybetmemeye çalışsaydınız, dışarı çıktığınızda
yürüyen insanlara içlenerek baksaydınız, yine aynı konular üzerinde kavga eder
miydiniz?” diye sordu. Başını yana sallayarak “Hayır, çünkü derdiniz daha büyük
olurdu!” YASEMİN F KILIÇ Yaşından büyük lâflar etmesi beniYöyle derinden etkilemişti ki ona bakmaktan kendimi
alamıyordum. Şu kısacık hayatta, yaşadıkları onu fazlasıyla olgun biri yapmıştı…
Kalkıp yanına gitmeye niyetlendim ancak arkadaşım beni durdurdu. O an tek
söylediği “Bekle…” olmuştu. Sükûnla bekledim genç kızın son sözünü; kısa ve öz “Anlamazsınız ki...” deyişini, arkasını dönüp giderken gözlerimi ondan alamayışımı...
O an yüreğime mühürlenen gerçek; yetişkin iki insanın, aslında en büyük zenginliğe sahipken bunun değerini bilmeyip basit meselelerle kendilerini heba etmesi ve hayata tutunamaması karşısında, o gencecik kızın umudunu asla yitirmeden yaşama tutunma çabasıydı…
O an yüreğime mühürlenen gerçek; yetişkin iki insanın, aslında en büyük zenginliğe sahipken bunun değerini bilmeyip basit meselelerle kendilerini heba etmesi ve hayata tutunamaması karşısında, o gencecik kızın umudunu asla yitirmeden yaşama tutunma çabasıydı…
Ve arkasını dönüp giderken geride ikiden fazla yetişkin insan bırakmıştı; derin düşüncelere gömülen ve hayatın aslında ne denli değerli olduğunu anlayan... YASEMİN F KILIÇASLAN
O günü asla unutmadım ve unutmayacağım. Şimdi otuz
yedi yaşındayım ve on yıl önce tanıdığım o küçük ama kocaman yürekli kız, şimdi
iki çocuk annesi, dünyanın en hayat dolu insanı ve benim bu hayattaki can
yoldaşımdır… YASEMİN F KILIÇASLAN
YASEMİN
F. KILIÇASLAN