İçerik:
1.Seyahat Fotoğrafları
2.Seyahat Notları
3. Sonsuz Amor Adlı Roman Serisi'ne ait Kitaplar
4. Kitaplar Hakkında Detaylı Bilgiler
5. Kitapta Yer Alan Kahramanlara Ait Tanıtımlar
6. Yazara Ait Şiirler
7. Yazara Ait Deneme Yazıları
8. Sinema Dünyası
9. Png Uzantılı Resimler
10. Gif Uzantılı Resimler
11. Art
12. Sağlık Notları
13. Bakım Tüyoları
Her ilişki bir bahçeye benzer. Eğer yeşerip gelişmesi isteniyorsa, düzenli olarak su verilmelidir. Beklenmedik hava değişiklikleri kadar mevsimleri de dikkate alarak özel bakım gösterilmelidir. Yeni tohumlar ekilmeli ve yabani otlar ayıklanmalıdır. Tıpkı bunun gibi, aşkın büyüsünü canlı tutmak için de, mevsimlerini anlamalı ve aşkın kendine özgü ihtiyaçlarını doyurmalıyız.
Aşkın İLKBAHAR'I
Âşık olmak ilkbahar gibidir. Sonsuza dek mutlu olacakmışız gibi bir duyguya kapılırız. Eşimizi sevmemek aklımızın ucundan bile geçmez. Bu bir saflık dönemidir. Aşk ölümsüz gibi görülür. Her şeyin kusursuz sanıldığı ve tıkır tıkır işlediği büyülü bir dönemdir bu. Eşimiz tıpatıp bize uygun görünür. Hiç çaba harcamaksızın, uyum içinde dans ederiz ve şansımızın yüzümüze gülmesinin tadını çıkarırız.
Aşkın YAZ'I
Aşkımızın yaz mevsimi boyunca eşimizin sandığımız kadar kusursuz olmadığını ve ilişkimiz üzerinde çalışmamız gerektiğni anlarız. Eşimiz sadece başka gezegenden gelmiş olmakla kalmaz; hata yapan, bazı bakımlardan aksayan bir insan olarak da karşımıza çıkar. Sürtüşmeler ve düşkırıklıkları belirmeye başlar; yabani otların kökünden sökülmesi ve yakıcı güneş altındaki bitkilerin fazladan sulanması gerekir. Artık aşkı vermek de, gereksindiğimiz aşkı almak da, o kadar kolay değildir. Her zaman mutlu ve sevgi dolu olmadığımızı görüp anlarız. Bizim aşk konusunda düşlediğimiz tablo değildir bu. Birçok çift, bu noktaya geldiğinde düş kırıklığına uğrar. Bir ilişki üzerinde çalışmak istemezler. Hiç de gerçekçi olmayan bir tutumla, hep ilkbahar olmasını beklerler. Eşlerini suçlarlar ve pes ederler. Aşkın herzaman kolay olmadığını, ara sıra sıkı bir çalışma ve sıcak bir güneş istediği gerçeğini görmezler. Aşkın yaz mevsiminde, kendi sevgi ihtiyacımızı olduğu kadar eşimizin ihtiyaçlarını da doyurmamız gerekir. Bunlar kendiliğinden gerçekleşmez.
Aşkın SONBAHAR'I
Yaz mevsimi boyunca bahçemize iyi baktıysak, bu sıkıcı çalışmanın sonucu olarak hasadımızı alırız. Güz mevsimi gelmiştir. Bu altın bir çağdır, zengin ve doyurucu. Gerek kendimizin, gerekse eşimizin kusurlarını kabullenen ve anlayışla karşılayan daha olgun bir aşktır yaşadığımız. Bir şükran ve paylaşma zamanıdır bu. Yaz boyu sıkı çalıştığımız için, şimdi dinlenebilir ve yarattığımız aşkın tadını çıkarabiliriz.
Aşkın KIŞ'I
Sonra hava yeniden değişir ve kış bastırır. Kışın o soğuk, verimsiz ayları boyunca doğa kendini tümüyle içine çeker, kapanır.B u bir dinlenme, düşünme ve yenilenme zamanıdır. İlişkilerde de çözümlenmemiş acılarımızla veya gölge benliğimizle yüzleşme zamanıdır. Kapağımızın açılıp acı dolu duygularımızın ortaya döküldüğü zamandır. Aşk ve doyum için eşimizden çok, kendimize bakmaya gereksinme duyduğumuz, kendi kendine gelişim zamanıdır. Yaraların iyileşmesi, acıların dindirilmesi zamanıdır. Erkeklerin mağaralarına çekilip kışladıkları ve kadınların kuyularının dibine indikleri zamandır bu.
Yaşlı bir Bey, sabah erkenden evinden çıkmış; yolda ilerlerken bir bisikletlinin çarpmasıyla yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış. Sokaktan geçenler yaşlı Bey'i hemen en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar. Hemşireler önce pansuman yapmışlar ve biraz beklemesini, röntgen filmi çekerek herhangi bir kırık ya da çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler. Yaşlı Bey huzursuzlanmış; acelesi olduğunu, röntgen filmi çekilmek istemediğini söylemiş. Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar;
"Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum!"
"Eşinize haber iletir gecikeceğinizi söyleriz..." deyince, yaşlı adam üzgün bir ifade ile "Ne yazık ki karım Alzheimer hastası, hiç bir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor!" demiş. Hemşireler, hayretle "Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor, neden her gün onunla kahvaltı etmek için koşuşturuyorsunuz?" diye sormuşlar. Adam buruk bir sesle cevap vermiş:
"Ama ben onun kim olduğunu biliyorum..."
♥♥♥
Bu parçayı ilk okuduğumda çok etkilendim. Aklıma tabiî ki hazırladığım Sonsuz Amor Serisi'nin ilk eseri olan Nisan Girdabı'ndaki Emir Kırhan geldi. Yâren'e olan derunî aşkı, Emir'i pek çok kadının, kızın gözünde mükemmel biri yapıyor. Kimse mükemmel değildir, ama Emir Kırhan sahiden de mükemmele yakın bir adam. Ve Yâren aynı şekilde hastalansa, o da hiç tereddütsüz ona koşar...
Erkek: Bana isminizi bağışlar mısınız? Kadın: Neden? Sizin yok mu?
Erkek: Ben bir fotoğrafçıyım ve ne zamandır sizinki gibi bir yüz arıyordum. Kadın: Ben de estetik cerrahım ve ne zamandır sizinki gibi bir yüz arıyordum.
Erkek: Sanırım sizinle daha önce bir kez çıkmıştık ya da iki kez? Kadın: Sadece bir kez çıkmış olabiliriz, çünkü aynı hatayı ikinci kez yapmam.
Erkek: Nasıl bu kadar güzel olabiliyorsunuz! Kadın: Sanırım doğarken sizin payınızı da ben almışım.
Erkek: Bu cumartesi benimle çıkar mısınız? Kadın: Üzgünüm, bu cumartesi başım ağrıyacak.
Erkek: Birçok erkeğin başını döndürüyor olmalısınız. Kadın: Siz de birçok kadının midesini bulandırıyor olmalısınız.
Erkek: Sizi çok mutlu edebilirim. Kadın: Nasıl? Gidiyor musunuz?
Erkek: Size evlenme teklif etsem, ne cevap verirdiniz? Kadın: Bir şey diyemezdim muhtemelen, çünkü gülerken konuşamam.
Erkek: Sizi sinemaya davet edebilir miyim? Kadın: Ben o filmi gördüm.
Erkek: Hayatım boyunca neredeydiniz? Kadın: Sizden saklanıyordum.
Erkek: Hayatım boyunca neredeydiniz? Kadın: Hayatınızın geri kalanında da olacağım yerde, rüyalarınızda.
Erkek: Sizi daha önce bir yerde görmüş gibiyim... Kadın: Evet, o yüzden artık oraya gitmiyorum.
Erkek: Bu koltuk boş mu? Kadın: Evet, ama oturursanız bu boş kalacak...