islam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
islam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Kasım 2020 Pazartesi

FATMA ELMAS SULTAN (ÖLÜNÜN ARKASINDAN AĞIT YAKMAK (Günah mıdır?))

Hayırlı günler diyerek yazıma başlıyorum...


Bugün bu yazıyı paylaşmamın yegâne nedeni, ağıt ve feryat figânlarla uyandırılmış olmam. Üst komşum, ihtiyar amca kanserden vefat emiş bulunuyor. Kendisine yüce Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum...

Aylardır bekliyorlardı. Amca vefat etti. Mekânı cennet olsun...

Peki, böyle mi olmalı, arkasından feryad-ı figânı basıp yeri göğü inletmeli mi? Ölünün başında toplanıp bağıra çağıra, inleyerek ağıt mı yakılmalı? İnsanları rahatsız edecek gürültü kirliliğine sebep olunmalı mı? Bu onlar bir hak mıdır?

Yıllar önce bir yakınımı kaybettiğimde, ki kendisine hasret yaşadığım doğrudur, zira onu hayatım boyunca doğru dürüst görme şansım bile olmadı. Birinci dereceden akrabam olmasına rağmen onunla vakit geçiremedim...

Bilirsiniz, sözü uzatmayı sevmem...

Akrabamı kaybettiğim günün akşamı, birden bire mutsuzluk kapladı her yanımı, kendimi berbat hissettim, sinir krizi geçirdim, çok fena ağladım ama yatıştırdılar. Sonra... Bunu bir büyüğümle paylaştım, bana dedi ki; "Yasemin, insanız, taş değil kalp taşıyoruz, üzülüyoruz, bu elimizde değil, ama bağıra çağıra, inleyerek ağıt yakmak hem sana hem çevredekilere hem de ölüye eza verir. Sana lâfım yok, sen yılların birikimi bir kerede boşaltmışsın, kriz geçirmişsin, ağıt yakmamışsın..."

Sonra araştırdım, büyüğüm haklıydı, ağıt yakmak, bağırıp çağırmak gerçekten yanlıştı. Üstelik bir örnek daha vereceğim, bir yakınım anlattı; Eşinin aile tarafından, uzak bir akrabaları vefat etmiş, yakınım da küçük çocuğunu almış gitmiş. Gittikleri yerde, babaannesi yakınımın çocuğunu alıp cenazenin ortasına götürmüş, o sırada cenaze başında kadınlar feryad-ı figân ağıt yakıyorlarmış. Çocuk bundan öyle etkilenmiş ki ne kadar onu bir yerlere götürseler, seslerin biraz yükseldiği yerlerde korkmaya, çığlık atmaya başlıyormuş...

Küçük bir çocuğun bozulan psikolojisi size ne düşündürür acaba?

♥♥♥♥♥

Peygamber efendimiz (S.A.S):

"İki ses dünya ve ahirette lanetlenmiştir. Nimet zamanı çalgı çalmak, musibet zamanı inlemek. " Buhari ve Müslim'de, Ebu Musa el-Eş'ari (r.a.)'den rivayet ettiğine göre; o demiştir ki; Resulullah'ın uzak olduğu şeyden ben de uzağım. Resulullah bağırıp çağırmaktan, musibet zamanı başını yolmaktan ve yaka yırtmaktan nehyetmiştir." İmam Ahmed b. Hanbel'in Enes (r.a.)'den rivayet ettiğine göre, Enes (r.a.) demiştir ki: "Resulullah (s.a.s.) kadınlarla bey'atleştiği zaman, bağırıp çağırmamaları hakkında onlardan söz aldı." Kadınlar: "Ya Resulullah, cahiliyet döneminde bazıları bizimle beraber ölülerimize ağlaştılar. Şimdi biz de onların ölülerine ağlamayalım mı?", Resulullah (s.a.s.): "İslam'da ölünün arkasından bağırarak ağlaşmak haramdır" buyurdu.

Resulullah'ın: "Ölüye akrabalarının ağlaması onun azabını arttırır." (Buhari, Cenaiz, 32; Meğazi, 8; Müslim, Cenaiz, 16, 17 vd.; Ebu Davud, Cenaiz 54) buyurduğu bilinmektedir. Ancak Hz. Aişe (r.a.)'ya bu hadis hakkında görüşü sorulunca, Hz. Peygamber'in bununla, kafir kimse için akrabaları ağlarken kendisinin de azap edildiğini kasdettiğini söylemiştir. Hadisin manası: "Ölü acı duyar, ehlinin ölü için bağırıp çağırması onu üzer. Çünkü o ağlamalarını işitir. Yaptıkları işler ona arz olunur." demektir. Yoksa "ailesinin ağlamasından dolayı azap ve ceza görür" anlamında değildir.Çünkü hiçbir kimse diğerinin günahını yüklenemez. İbn Cerir'in Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet ettiğine göre, o şöyle demiştir: "Yaptığınız işler yakınlarınızdan ölenlere arz olunur. Eğer bir hayır görülürse, buna sevinirler; kötülük görürlerse hoşlanmazlar."

♥♥♥♥♥

Bana en doğru gelen, dinimizce de en uygunu sessizce gözyaşı gözyaşı dökmektir. Bununla beraber, bugün Hakk'ın rahmetine kavuşan tüm din kardeşlerime rahmet, yakınlarına sabır dua ediyorum Bunun nezdinde yüce Rabbim tüm hastalara âcil şifalar versin. Amin! Hayırlı Cuma'lar...

♥♥♥♥♥

Etiket bulutu: fatma elmas sultan, elmas sultan, fatma elmas, yazar fatma elmas, yazar fatma elmas sultan, sonsuz amor, nisan girdabı, kitaptaki sır, kitap, kitaplık, kütüphane, library, yazı, blok, blog, blog yazısı, blogcu, blogger #sonsuzamor #nisangirdabı #nisangirdabi #emiryaren #yarenemir #islam #din #ağıt #ağıtyakmak #cenaze #ölü #hastane #anılar #hatıralar #hayırlıcumalar #doğru #yanlış #eza #azap #üzücü #üzülmek #istanbul #mekanıcennetolsun #nuriçindeyatsın #kanser #ilaç #öldü #peygamberefendimiz #rivayet #sas #mevlana #hzali evliya #eren #tarih #hadisişerif #hadisler

17 Ocak 2019 Perşembe

HAYIRLI CUMA'LAR... ♥♥♥

        
          Herkesin yüreğinde gizli bir DUA'SI vardır, kimseye söylemediği, Yüce Allah'a yalvardığı, gerçekleşmesini arzu ettiği saklı bir istek...
         İnşaAllah, yüreğinizde saklı tuttuğunuz, sadece Allah'ın bildiği ve gerçekleşmesini istediğiniz DUA'NIZ tez zamanda en hayırlı en bereketli en güzel şekilde kabul olur, gerçekleşir. Amin!

♥♥♥



Abdestli Olmanın Fazileti

Abdestli bulunmanın fazileti çoktur. Daima abdestli durmaya gayret
etmelidir. Abdest alanın bütün küçük günahları affolur.

Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

“Güzelce alınan abdest, imanın yarısıdır.”

“Abdestli bulunan, oruç tutan gibidir.”

“Abdest alıp, 2 rekât namaz kılan, Cennete girmeye lâyık olur.”

“Can alıcı melek gelince, abdestli olan, şehitlik mertebesine kavuşur.”

“Abdest alanın, ağaçtan yaprakların döküldüğü gibi, günahları dökülür.”

“Ancak [kâmil] mümin, devamlı abdestli durabilir.”

“Abdestli yatan, gece vefât ederse şehit olur.”

“Abdestli yatan; gece ibâdet eden, gündüz oruç tutan gibidir.”

“Abdestli olmaya devam edene, Allahü teâlâ şunları ihsan eder:

1-Melekler yanından ayrılmaz.

2-Devamlı sevap yazarlar.

3-Bütün âzâları tesbih eder.

4-Uyuyunca melekler, insan ve cin şerrinden korur.

5-Can vermesi kolaylaşır.

6-Abdestli iken Allahü teâlânın emniyetinde bulunur.

7-İftitah tekbirini kaçırmaz.”

Allahü teâlâ, Hazret-i Mûsâ’ya buyurdu ki:

“Yâ Mûsâ! Sana bir musîbet gelince abdestsiz isen, kusuru kendinde bul!”l

***
Sıkılıyoruz, bunalıyoruz ve kurtulmak için çareler arıyoruz. Halbuki "Mutluluk
Kitabı" başucumuzda; lakin ona uzanmaktan aciz kalmışız.

Peygamber Efendimiz (sas), sıkıntı anlarında, öfkeli zamanlarında ümmetine
kurtuluş reçetesi sunmuş: Abdest almak. Bu çağrıya bazı sahabiler, alimler,
Osmanlı padişahları öylesine uymuş ki, abdestsiz iş yapmaz, adım atmaz
olmuşlar. Cennet ayakları altına serilen anneler dahi uymuş bu güzel
tavsiyeye. Hatta içlerinden çocuklarını abdestsiz olarak bir kere bile
emzirmeyenler çıkmış. Onların bu hassasiyetleri hep yüce ruhlu insanları
dünyaya getirmelerine vesile olmuş.

Peygamberimiz (sas)'in, ümmetini devamlı abdestli olmaya teşvik eden pek
çok hadislerinden iki tanesi şöyledir: "... İç ve dış temizliği tam yaparak
devamlı abdestli olmaya ancak mü'min riayet eder.", "Kim abdestli olduğu
halde abdest tazelerse, ALLAH (cc), bu sebeple ona on misli sevap yazar."
Hepimiz biliyoruz ki abdest bizi namaza, namaz da ALLAH'a ve Rasulü'ne
götürür. ALLAH'a ve Rasulü'ne yakın olan insan da bilinçli olarak günah
işlemez. Mü'min için bundan daha büyük bir mutluluk olur mu? Çoğumuz
anne babayız ya da anne baba adayı, eğer hem kendimiz hem de
evlatlarımızın, Efendimiz (sas)'in istediği insanlar olmasını istiyorsak küçük
gördüğümüz aslında çok büyük olan noktadan başlamalıyız işe. Hem öyle
başlamalıyız ki, bundan sonra abdestsiz hiçbir anımızın olmamasına özen
gösterecek şekilde.

Peki sürekli nasıl abdestli olalım? İşte bizden bir teklif, kendi imkanlarınızı
düşünüp farklı yollar da siz bulun: Tuvalete giriyoruz ve çıktıktan sonra
ellerimizi ve ayaklarımızı yıkıyoruz. Bunun yanında yüzümüzü, kollarımızı da
yıkasak, iki dakika bile sürmeyecek olan bir abdest alsak güzel olmaz mı?
Evimizden ya da işyerimizden ayrılırken abdest alarak çıksak, hatta abdestli
olarak yatağımıza girsek ALLAH (cc) ve Rasulü (sas)'nün hoşuna gitmez mi?
Karar sizin? Unutmayalım ki ölümün bizi nerede ve nasıl beklediği belli
değil. İyisi mi, biz onu her yerde ve her zaman abdestli bekleyelim.
Rabbimizin huzuruna abdestli olarak varmak az şey mi?

♥♥♥

Kıssadan Hisse (Günâhtan Kurtulma İlâcı)

Büyük Mutasavvıf Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri bir gün tımarhanenin önünden geçiyordu. Tımarhane hizmetçisinin tokmakla birşeyler dövdüğünü görüp:
— Ne yapıyorsun? diye sordu. Hizmetçi:
— Burası tımarhanedir. Delilere ilâç yapıyorum, dedi. Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri:
— Benim hastalığıma da bir ilâç tavsiye eder misin? dedi. Hizmetçi ...hastalığının ne olduğunu sordu. Beyazıd Hazretleri: 
— Benim hastalığım günah hastalığı... Çok günah işliyorum, dedi. Hizmetçi: 
— Ben günah hastalığından anlamam... Ben delilere ilâç hazırlıyorum, diye cevap verdi. 
Tam bu sırada tımarhane parmaklığının arasından konuşulanları duyan bir deli, (!) Beyazıd-ı Bestamî Hazretlerine: 
— Gel dede, gel! Senin hastalığının çaresini ben söyleyeyim, diye seslendi. 
Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri, delinin yanına sokularak: 
— Söyle bakalım, benim derdime çare nedir? dedi. Deli (!) şu ilâcı tavsiye etti: 
— Tevbe kökü ile istiğfar yaprağını karıştır... Kalb havanında tevhîd tokmağı ile döv, insaf eleğinden geçir, göz yaşıyla yoğur, aşk fırınında pişir... Akşam - sabah bol miktarda ye... O zaman göreceksin senin hastalığından eser kalmaz, dedi. 
Bu güzel ilâcı öğrenen Beyazıd Hazretleri: 
— Hey gidi dünya hey! Demek, seni de deli diye buraya getirmişler, deyip oradan ayrıldı.

♥♥♥

Salaten Tüncîna

"Allâhumme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidina Muhammedin salâten tüncînâ bihâ min-cemî'il-ehvâli vel âfat. Ve takdî lenâ bihâ cemîal hâcât ve tutahhirunâ bihâ min-cemîi's-seyyiât ve terfe'unâ bihâ a'lâ'd-deracât ve tubelliğunâ bihâ aksâ'l-ğayât min cemiîl-hayrâti fî'l-hayâti ve ba'del-memât birahmetike Yâ erhame'r-rahimîn. Hasbunellahu ve ni'mel vekîl, ni'mel mevlâ ve ni'me'n-nasîr. Ğufraneke rabbenâ ve ileyke'l-masîr."

"Allahım! Efendimiz Muhammed'e (sav) ve onun ehli beytine salât et. Bu salâvat o derece değerli olsun ki: Onun hürmetine bizi bütün korku ve belalardan kurtarsın. Bizim ihtiyaçlarımızı o salâvat hürmetine yerine getirsin, bizi bütün günahlardan bu salâvat hürmetine temizlersin, o salâvat hürmetine bizi derecelerin en üstüne yüceltirsin, o salâvat hürmetine hayatta ve öldükten sonra düşünülebilecek bütün hayırlar konusunda gayelerin en sonuna kadar ulaştırsın. Ey merhametlilerin merhametlisi bize bunları merhametinle nasip et. Allah Tealâ bize kafidir ve ne iyi bir dost, ne iyi bir vekildir. Ey Rabbimiz, senin mağfiretini dileriz, dönüş yalnız sanadır."

Bu Salâvat-ı Şerifeye Devam Eden; Belalardan emin olur, Gelecek musibetlere perde olur, Arzuları kolay olur, Muradı hasıl olur, Rızkı bereketli olur.
***
Her zaman dua kitaplarında bulunur, okumanızı ve hatta korkulu zamanlarınızda o kitapları yastığınızın altına koyup öyle uyumanızı tavsiye ederim...

♥♥♥

SALAVAT-I ŞERİF

SALAVAT

"Allâh ve Melekleri Peygamber'e çokça salât ederler. Ey mü'minler! Siz de O'na çokça salât getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin." (el-Ahzâb, 56)

"Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âl-i Muhammed, kemâ salleyte alâ âl-i İbrahim ve alâ âl-i İbrahim inneke hamîdun mecîd. Allahümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âl-i Muhammed, kemâ bârekte alâ İbrahim ve alâ âl-i İbrahim inneke hamîdun mecîd". (Allâh'ım! İbrahim'in âline rahmet ettiğin gibi Muhammed'e ve âline de rahmet et. Allâh'ım! İbrahim'in âline hayır ve bereket lutfettiğin gibi Muhammed'e ve âline de hayır ve bereket ihsân et. Şüphesiz Sen övülmeye lâyık ve yücesin.)

Salavat-ı Şerif Getirmenin 42 Faydası

1. ALLAH ( c.c. ) ' ın emrine uymak ( Çünkü ALLAH ( c.c. ) Salavat - ı Şerife Getirmeyi Emrediyor. )
2. ALLAH ( c.c. ) ' ın yaptığını yapmak ( Çünkü ALLAH ( c.c. ) ' da Habibine Salavat getiriyor ve Rahmet Okuyor.)
3. Meleklere Uygunluk. ( Çünkü Meleklerde Salavat - ı Şerife Getiriyor. )
4. ALLAH ( c.c. ) ' dan 10 rahmet kazanmak.
5. 10 Derecesi yükseltilmek
6. 10 Sevap kazanmak
7. 10 günahın silinmesi.
8. Duasının kabulunun ümit edilmesi.
9. Resulüllah ( s.a.v. ) ' ın sefaatine kavuşma sebebi.
10. Kulun günahlarının affedilmesi ve ayıplarının örtülmesine vesile.
11. Kulun sıkıntılarının giderilmesine vesile..
12. ALLAH ( c.c. ) ! a yaklaşma vesilesi.
13. Sadaka vermek yerine geçer.
14. Kulun ne muradı varsa ALLAH ( c.c. ) ' dan dileği , onun yerine getirilmesi.
15. Ruhun ve Kalbinin temizlenmesi.
16. Kulun ölmeden Cennet ' le müjdelenmesi.
17. Kıyamet gününün siddetlerinden ve deshsetlerinden kurtulma vesilesi.
18. Resullüllah ( s.a.v. ) ' ın selamına cevap vermesi.
19. Unutulduğunu hatırlamak vesilesi.
20. Meclislerin güzel kokması sebebi.
21. Kıyamet günü oturduğu kalktığı meclislerde Salavat - ı Şerife okuduğu için o toplantılardan pişmanlığa düşmemesi.
22. Fakirliğin neyhi.Salavat - ı Şerife ' ye devam eden fakir olmaz.
23. Cimrilik vasıfından kurtulma vesilesi.
24. Resulüllah ( s.a.v. ) ' in ismi anıldığında Salavat getirmeyene yapılan beddualardan kurtulma vesilesi.
25. Sahibine Cennet yolunu göstermesi , terk edenede cehennem yolunu göstermesi.
26. ALLAH ( c.c. ) ve Resulüllah ( s.a.v. ) ' ın isimlerinin anılmadığı meclisdeki piş kokusundan , leş kokusundan kurtulması.
27. Hangi kelama , hangi işe hamd ve Salavat ' ı Şerife ile başlanırsa , onun tamama ermesi.
28. Kulun Sırat ' tan geçebilmesi.
29. ALLAH ( c.c. ) ve Resulüllah ( s.a.v. ) ' a cefa yapmaktan kurtulur , getirmeyen insan sie Resulüllah ( s.a.v. ) ' a eziyet etmiş olur.
30. ALLAH ( c.c. ) ' ın Salavat ' ı Şerife getirene güzel övgüler yağdırmasına vesile.
31. ALLAH ( c.c. ) ' ın merhametinin rahmetinin sebebi.
32. Bereketlerin bollukların sebebi.
33. Resulüllah ( s.a.v. ) ' ın muhabbetinin devamının ve ziyadasinin ve katlanarak artmasının sebebi.
34. Resulüllah ( s.a.v. ) ' ın Salavat ' ı getireni sevmesinin sebebi.
35. Kulun hidayetinin ve kalbinin , hayatının , ruhani hayatının ve kalbinin dirilmesinin sebebi.
36. Salavat ' ı Şerife getirenin isminin babasının isminin ve sülalesi ile soyunun Resulüllah ( s.a.v. ) ' ın yanında anılması.
37. Sırat ' ta mahşerde ayağının kaymaması islam yolunda ayağının sabit kalması.
38. Resulüllah ( s.a.v. ) ' ınüzerinde bulunan haklarından çok az bir hakkının ödenmesinin vesilesi.
39. ALLAH ( c.c. ) ' ın zikri , şükrü ve iyiliğini bilmek.
40. Kulun Rabbinden suali , duası bu arada kendi isteklerinin de Mevla tarafından görülmesine , Resulüllah ( s.a.v. ) a yaptığı duayı aracı kılması.
41. Salavat ' ı Şerife rabıta üzerine okunursa Resulüllah ( s.a.v. ) ' ın mübarek suretinin akla yerleşmesi ve mübarek rabıtanın kolaylaşması
42. Şeyh bulamayanların ve şeyhi olmayanın sırf Salavat ' ı Şerifeye davam ederek manen yetişmesinin garantisi.
Alıntıdır.

Peygamber Efendimiz (sas) buyurdular ki; "Cennette bir ağaç vardır ve ismi Mahbube' dir. Ak meyvesi olur, nardan küçük elmadan büyük, sütten ak, baldan tatlı ve kaymaktan yumuşaktır. O meyveden ancak bu salavata devam edenler yer."

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve ala âli seyyidinâ Muhammedin vesellim

SALAVAT-I ŞERİFE

Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de Peygamber Efendimiz (sav)’in hayatı üzerine yemin etmiş, yüce ismini, onun ismiyle birlikte zikretmiş ve zatı uluhiyyesine imanı, onun nübüvvetine iman şartına bağlamıştır. Huzurunda seslerin yükselmesine razı olmamış, mübarek isminin sıradan bir isim gibi zikredilmesini istememiş, bütün bunlara ilaveten kendisinin ve meleklerinin onu yad ile çokça salat ü selam ettiklerini bildirerek Ümmet-i Muhammedin de aynı şekilde ona bol bol salat ü selam getirmelerini ferman eylemiştir.

Nitekim ayet-i kerimede: “ALLAH ve melekleri, peygamberi çok salat ederler, Ey müminler! Siz de ona salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.” (El-Ahzab-56) buyurduğu veçhile o yüce varlığa salat ü selam getirmek müminler için ilahî bir emirdir.

İslamî âdâba göre dualarda, ALLAH’a hamd ve Rasulullaha salavat ile başlayıp yine onlarla nihayete erdirilir. Zira Peygamber (as) hakkında Cenab-ı Hakka bir dua ve niyaz hükmünde olan salavat-ı şerifenin reddedilmeyeceği yolunda bir kanaat mevcuttur. Dualarımızın başını ve sonunu salat u selam ile süslemek de bu gerçekten kaynaklanmaktadır. Yani kabul edileceği umulan iki duanın arasına kendi dualarımızı sıkıştırmak onların da kabulünü sağlamak düşüncesiyledir. Hz. Ömer (ra) buyurmuştur ki:

“Duâ sema ile arz arasında durur. Rasulullaha salavat getirilmedikçe ALLAH’a yükselmez.” (Tirmizi, Altınoluk yayınları Üsve-i Hasene-33)

Hazret-i Ali (ra) kerremALLAHu vecheden şöyle rivayet olunmuştur. Ayetin başındaki ya Eyyuha’nın “ya”sı neyse “Eyyu”su kalbe, “Ha”sı ruha hitabtır sanki Cenab-ı Hak habibime salat ederken onun şanını yalnız dilinizle değil, nefislerinizle, kalplerinizle, ruhlarınızla da tâzim ve taksim edin buyurmuştur. Mişkatül Envar’da şöyle geçmektedir, ALLAHümme salli ala Muhammed demek “Ya ALLAH Muhammedin zikrini ilâ, davetini galip ve şefaatini daim kılmak suretiyle onu dünyada da, ahirette de terkim ve tâzim buyur, onu ümmeti hakkında şefaatçi kıl. Ecrini ve derecesini kat kat artır demektir.”

Bu ayet Peygamberimize (sav) nazil olunca kendisine selam verilmesini ashabına emretti, onlardan sonra gelenler de gerek Peygamber (sav)’in kabrini ziyarette, gerek ismi âlîleri anıldığı zaman ona selam vermekle memur olmuşlardır.

Salavatı şerife hakkında varid olan pek çok ehadisi şerifler mevcuttur.

Yanında ben anıldığım halde üzerime salat etmeyen kişinin burnu yere sürtülsün. (Müslim)

Her cimriden daha cimri olan adam ben yanında anılıp da üzerime salat getirmeyendir. (Buhari)
♥♥♥

Salavat-ı Şerife

Sallallahu hi Vessellem: "Kim bana bir salât getirirse, Allah ona bununla on salât getirir." buyurmuştur. (Müslim: 1/228)

Sallallahu Aleyhi Vessellem: "Kabrimi bayram yerine çevirmeyin. Bana salât getirin. Getirdiğiniz salât nerede olursanız olun bana ulaşır." (Ebu Davud: 2/218)


"Allahumme salli alâ seyyidina Muhammedin ve alâ âli seyyidina Muhammed "

Diğer Bir Salâvat;

"Allahumme salli âlâ seyyidina Muhammedi-ninnebiyyi ümmiyyi ve ala alihi ve sahbihi ve sellim."

"Allah'ım! Ümmi Peygamber Muhammed (sav)'e onun aline ve ashabına salât ve selam eyle."

♥♥♥

Bu hayatta ne yaşarsam yaşayım, ne kadar üzülürsem üzüleyim, ne kadar beklersem bekleyeyim, DUA'LARA sığınmaktan vazgeçmek istemiyorum. Çünkü biliyorum ki beni yaratan yüce Rabbim beni her zaman koruyor, rızıklandırıyor. Sık sık düşünürüm, kim bilir bizleri bilmediğimiz nice belalardan koruyor diye...
Sonuçta bizler aciz kullarız; aklımızı, beynimizi dikkatli kullanır, emirlere ve yasaklara riayet eder, gerek kendimize gerek başkalarına karşı doğru, dürüst, saygılı davranmayı bilir, ilmimizi artırır, üzerimize düşeni yapar ve Allah'a  tevekkül edersek, eminim O da bize iyiyi, güzeli, hayrı, bereketi, bolluğu nasip edecektir...
Her şey unutsun beni, silineyim hafızalardan, kimsenin kalbinde kalmayayım. Yeter ki Rabbim hep benimle olsun, O beni unutmasın, beni daima korusun, gözetsin, oğlumu bana beni oğluma bağışlasın, bana bu dünyadan çok Ahiret zenginliği versin. Amin!

Okuyan gözlerinize, Amin! diyen dilinize, yüreğinize sağlık...
Hayırlı Cuma'lar.
Sevgiler...
Yasemin F. Kılıçaslan


20 Temmuz 2018 Cuma

ÖLÜNÜN ARKASINDAN AĞIT YAKMAK (Günah mıdır?)




Hayırlı Cuma'lar diyerek yazıma başlıyorum...

Bugün bu yazıyı paylaşmamın yegâne nedeni, ağıt ve feryat figânlarla uyandırılmış olmam. Üst komşum, ihtiyar amca kanserden vefat emiş bulunuyor. Kendisine yüce Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum...

Aylardır bekliyorlardı. Amca vefat etti. Mekânı cennet olsun...

Peki, böyle mi olmalı, arkasından feryad-ı figânı basıp yeri göğü inletmeli mi? Ölünün başında toplanıp bağıra çağıra, inleyerek ağıt mı yakılmalı? İnsanları rahatsız edecek gürültü kirliliğine sebep olunmalı mı? Bu onlar bir hak mıdır?

Yıllar önce bir yakınımı kaybettiğimde, ki kendisine hasret yaşadığım doğrudur, zira onu hayatım boyunca doğru dürüst görme şansım bile olmadı. Birinci dereceden akrabam olmasına rağmen onunla vakit geçiremedim...

Bilirsiniz, sözü uzatmayı sevmem...

Akrabamı kaybettiğim günün akşamı, birden bire mutsuzluk kapladı her yanımı, kendimi berbat hissettim, sinir krizi geçirdim, çok fena ağladım ama yatıştırdılar. Sonra... Bunu bir büyüğümle paylaştım, bana dedi ki; "Yasemin, insanız, taş değil kalp taşıyoruz, üzülüyoruz, bu elimizde değil, ama bağıra çağıra, inleyerek ağıt yakmak hem sana hem çevredekilere hem de ölüye eza verir. Sana lâfım yok, sen yılların birikimi bir kerede boşaltmışsın, kriz geçirmişsin, ağıt yakmamışsın..."

Sonra araştırdım, büyüğüm haklıydı, ağıt yakmak, bağırıp çağırmak gerçekten yanlıştı. Üstelik bir örnek daha vereceğim, bir yakınım anlattı; Eşinin aile tarafından, uzak bir akrabaları vefat etmiş, yakınım da küçük çocuğunu almış gitmiş. Gittikleri yerde, babaannesi yakınımın çocuğunu alıp cenazenin ortasına götürmüş, o sırada cenaze başında kadınlar feryad-ı figân ağıt yakıyorlarmış. Çocuk bundan öyle etkilenmiş ki ne kadar onu bir yerlere götürseler, seslerin biraz yükseldiği yerlerde korkmaya, çığlık atmaya başlıyormuş...

Küçük bir çocuğun bozulan psikolojisi size ne düşündürür acaba?

♥♥♥♥♥

Peygamber efendimiz (S.A.S):

"İki ses dünya ve ahirette lanetlenmiştir. Nimet zamanı çalgı çalmak, musibet zamanı inlemek. " Buhari ve Müslim'de, Ebu Musa el-Eş'ari (r.a.)'den rivayet ettiğine göre; o demiştir ki; Resulullah'ın uzak olduğu şeyden ben de uzağım. Resulullah bağırıp çağırmaktan, musibet zamanı başını yolmaktan ve yaka yırtmaktan nehyetmiştir." İmam Ahmed b. Hanbel'in Enes (r.a.)'den rivayet ettiğine göre, Enes (r.a.) demiştir ki: "Resulullah (s.a.s.) kadınlarla bey'atleştiği zaman, bağırıp çağırmamaları hakkında onlardan söz aldı." Kadınlar: "Ya Resulullah, cahiliyet döneminde bazıları bizimle beraber ölülerimize ağlaştılar. Şimdi biz de onların ölülerine ağlamayalım mı?", Resulullah (s.a.s.): "İslam'da ölünün arkasından bağırarak ağlaşmak haramdır" buyurdu.

Resulullah'ın: "Ölüye akrabalarının ağlaması onun azabını arttırır." (Buhari, Cenaiz, 32; Meğazi, 8; Müslim, Cenaiz, 16, 17 vd.; Ebu Davud, Cenaiz 54) buyurduğu bilinmektedir. Ancak Hz. Aişe (r.a.)'ya bu hadis hakkında görüşü sorulunca, Hz. Peygamber'in bununla, kafir kimse için akrabaları ağlarken kendisinin de azap edildiğini kasdettiğini söylemiştir. Hadisin manası: "Ölü acı duyar, ehlinin ölü için bağırıp çağırması onu üzer. Çünkü o ağlamalarını işitir. Yaptıkları işler ona arz olunur." demektir. Yoksa "ailesinin ağlamasından dolayı azap ve ceza görür" anlamında değildir.Çünkü hiçbir kimse diğerinin günahını yüklenemez. İbn Cerir'in Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet ettiğine göre, o şöyle demiştir: "Yaptığınız işler yakınlarınızdan ölenlere arz olunur. Eğer bir hayır görülürse, buna sevinirler; kötülük görürlerse hoşlanmazlar."

♥♥♥♥♥

Bana en doğru gelen, dinimizce de en uygunu sessizce gözyaşı gözyaşı dökmektir. Bununla beraber, bugün Hakk'ın rahmetine kavuşan tüm din kardeşlerime rahmet, yakınlarına sabır dua ediyorum Bunun nezdinde yüce Rabbim tüm hastalara âcil şifalar versin. Amin! Hayırlı Cuma'lar...

♥♥♥♥♥

Etiket bulutu: yasemin f. kılıçaslan, sonsuz amor, nisan girdabı, kitaptaki sır, kitap, kitaplık, kütüphane, library, yazı, blok, blog, blog yazısı, blogcu, blogger, yazar, writer, f. kılıçaslan, yaseminfkılıçaslan, yaseminkilicaslan #yaseminfkılıçaslan #yaseminfkilicaslan #sonsuzamor #nisangirdabı #nisangirdabi #emiryaren #yarenemir #islam #din #ağıt #ağıtyakmak #cenaze #ölü #hastane #anılar #hatıralar #hayırlıcumalar #doğru #yanlış #eza #azap #üzücü #üzülmek #istanbul #mekanıcennetolsun #nuriçindeyatsın #kanser #ilaç #öldü #peygamberefendimiz #rivayet #sas #mevlana #hzali evliya #eren #tarih #hadisişerif #hadisler