İçerik: 1.Seyahat Fotoğrafları 2.Seyahat Notları 3. Sonsuz Amor Adlı Roman Serisi'ne ait Kitaplar 4. Kitaplar Hakkında Detaylı Bilgiler 5. Kitapta Yer Alan Kahramanlara Ait Tanıtımlar 6. Yazara Ait Şiirler 7. Yazara Ait Deneme Yazıları 8. Sinema Dünyası 9. Png Uzantılı Resimler 10. Gif Uzantılı Resimler 11. Art 12. Sağlık Notları 13. Bakım Tüyoları
13 Ocak 2019 Pazar
The Jungle Book 'Tech & vfx' Featurette (2016)
Etiketler:
abone ol,
bloopers,
fantastic,
fantasy,
follow,
funny,
harry potter,
jurassic world,
KAMERA ARKASI,
like,
mistakes,
movie,
tags,
titanic,
video,
youtube
Titanic (Behind The Scene) Part 2
Etiketler:
abone ol,
bloopers,
cinema,
fantastic,
fantasy,
follow,
funny,
harry potter,
jurassic world,
KAMERA ARKASI,
like,
mistakes,
movie,
SİNEMA,
tags,
titanic,
video,
youtube
Efectos Especiales Titanic 1997
Etiketler:
abone ol,
bloopers,
cinema,
fantastic,
fantasy,
follow,
funny,
harry potter,
jurassic world,
KAMERA ARKASI,
like,
mistakes,
movie,
SİNEMA,
tags,
titanic,
video,
youtube
12 Ocak 2019 Cumartesi
Enigma - Sitting on the Moon
Normalde Enigma dinlemem. Dinlemediğim eserleri blogumda asla paylaşmam. Sitting On The Moon adlı eserin özelliği nedir? diye soran sesinizi duyabiliyorum. İster Enigma ister bir başka gruba ait olsun, Sitting On Moon adlı eserin bendeki anısı çok değerlidir. Bundan dokuz sene evvel Sonsuz Amor 1 - Nisan Girdabı'nı ya da o zamanki adıyla (ilk adıyla Aşkı Öğreten Adam'ı) yazarken, kitabın ortalarında, Yâren'in gördüğü bir rüya vardı; o bölümü anlatırken yeni taşındığım TOKİ'DEKİ evimin küçük, boş ama sıcacık odasında, bilgisayar masama oturmuş müzik arşivimi talan ediyordum. Karşıma Sitting On Moon çıktı, bilgisayarımda var olan ama kime ait olduğunu, bilgisayarıma nasıl ve nereden geldiğini bilmediğim bu şarkıyı merak edip açtım, dinledikçe hoşuma gitti. Her bitişinde yeniden başlıyordu. Beni tanıyanlar, EPİC, CELTİC, CHİLL OUT tarzı müziklerden ne denli hoşlandığımı iyi bilirler. Canlarım benim. :) ♥
Açtım kitabımı, sıcacık odamda, bilgisayar masamın başında oturdum, tüplü bilgisayarımı ve içindeki SONSUZ AMORU'MU açtım, Yâren'im anlatmaya başladım. Nisan Girdabı severek okuyanlar hatırlayacaktır; Emir'in sabahın köründe motosikletine atlayıp satın aldığı arazinin yoluna düştüğü bölümde karşısına birden bire yıllardır görmediği manevî kardeşi ve eski müzik grubundan Ekrem'in hayalini görüp ardından kaza geçiriyordu. Kazayı ufak sıyrıklarla atlatıp araziye gidiyor ve daha önce Yâren'in ağzını yoklayarak ondan edindiği bilgilere göre oraya yaptıracağı evin temelini atıyordu. Yanında çok kıymetli dostu Mazhar Etil de vardı...
Emir'in aklı Ekrem'in yanındaydı. Yine Yakamoz Beşlisi Grubu'ndan, Antalya'da yaşayan ve hâlâ görüştüğü can dostu olan Miralay'ı arayıp ona grubu yeniden bir araya getirmekten söz ediyordu. Emir, eski dostları Ekrem'i ve Tolga'yı gerçekten çok özlemişti. Kırkından sonra aşkı bulduğu Yâren, onda büyük değişimlere neden olmuştu...
Buraya kadar tamam... Şimdi gelelim Yâren'in gördüğü rüyayı anlattığım bölümde dinlediğim Sitting On The Moon adlı şarkıya. Yâren, Emir'in kaza geçirdiği bölümün sonunda çok üzülüyor ama sevdiği adamın yanında olamıyordu. O gece Yâren derin bir uyku çekiyor ve rüyasında Emir'in ona yaptıracağı evin tamamlanmış hâlini görüyordu. Emir'e anlattığı hayalindeki yatak odası bile yapılmıştı. Ancak rüyanın başı o kadar da güzel değildi. Başından beri kafayı Yâren'e takan Melisa ve onun kötü, Tunuslu adamı Agâh da Yâren'in rüyasındaydı ve Yâren'i öldürmeye çalışıyorlardı. Kâbus gibi başlayan rüya, ilginç devam ediyordu. Yâren, onu öldürmeye çalışanların elinden kurtuluyor ve Emir'e rastlıyordu. Emir ona, "Yüzünü görmeden, sesini duymadan sevdim seni... Biliyordum bir gün hayatıma gireceğini..." diyordu. Ve bu, Yâren için inanılmaz sözlerdi. Çünkü, yine okuyanlar bilirler, (İnşaallah henüz okumayanlar da okumak isterler ve okurlar. Amin! ♥) Yâren, kısa bir süre önce odasına bırakılan gizli bestenin şifreli sözlerini hatırlar, orada da aynen şöyle yazmaktadır; "Yüzünü görmeden, sesini duymadan sevdim seni, biliyordum bir gün hayatıma gireceğini..."
Heyecan, romantizm, aşk, dostluk, gizemli rüyalar, geçmişten gelen dostlar... İşte Nisan Girdabı!
Rüyayı anlattığım bölümü okurken aklıma Sitting On The Moon gelir, açar dinlerim, o geceye döner hüzünlenirim, mutluluk parıltıları düşer kristal gözlerimden... Ve yahut tıpkı bu gece olduğu gibi internette gezerken Sitting On The Moon'a rastlarım, "Vay be," derim kendi kendime, bu şarkı o şarkı, aradan 9 sene geçse de beni titreten, o geceye götüren, aşkımı anlattığım Nisan Girdabım'la bütünleşen şarkı...
İşte, kitap yazmak böyle harika duygular yaşatır yazara, yazarken mutlu olursun, okurken onlarla beraber güler onlarla beraber ağlarsın. Ama mutluluktan...
Yıllar geçer, bir şarkı seni onlara götürür, aynı duyguyu tadar aynı hüznü yaşar aynı gülüşü takınırsın ve dersin ki; "İyi ki yazmışım..." ♥
Yasemin F. Kılıçaslan (Melez Kaplan)
Etiketler:
♥DUYGUSAL YASEMİN♥,
aşk,
duygusal,
follow,
love,
nisan girdabı,
sad,
sitting on the moon,
song,
SONSUZ AMOR 1 ♥ NİSAN GİRDABI,
takip abone ol
GÜL İLE SUYUN AŞKI
SU İLE
GÜL'ÜN ÂŞKI
Gül ile su karşılaşır ve arkadaş olurlar. İlk
önceleri arkadaşlık olarak devam eder bu durum. Tabiî ki zaman lazımdır
birbirini tanımak için. Gel zaman git zaman gül o kadar mutlu olur ki bu
arkadaşlıktan ve birliktelikten, mutluluktan içi içine sığmaz. Bir gün anlar ki
suya âşık olmuştur. Hayatında ilk kez âşık olan gül, burcu burcu açar ve etrafa
kokular saçar. Suya dönüp der ki:
“Sevgili su, seni sevdiğim için böylesine değiştim, açtım ve etrafa kokular saçtım, yalnızca seni sevdim diye…”
Artık su da içinde güle karşı bir şeyler hissetmeye başlar. Zanneder ki güle âşık oldum. Günler ve aylar birbirini kovalar ve gülü sevdiğini zanneden su, artık eskisi kadar ilgilenmez gül ile…
Gül ise;
“Acaba su beni artık sevmiyor mu?” diye düşünmeye başlar. Çünkü suyun kendisine olan bu ilgisizliği onu üzmeye başlamıştır. İçin için bu soruyu sorar kendine, bir gün suya der ki:
“Biliyor musun ben seni çok seviyorum.”
“Sevgili su, seni sevdiğim için böylesine değiştim, açtım ve etrafa kokular saçtım, yalnızca seni sevdim diye…”
Artık su da içinde güle karşı bir şeyler hissetmeye başlar. Zanneder ki güle âşık oldum. Günler ve aylar birbirini kovalar ve gülü sevdiğini zanneden su, artık eskisi kadar ilgilenmez gül ile…
Gül ise;
“Acaba su beni artık sevmiyor mu?” diye düşünmeye başlar. Çünkü suyun kendisine olan bu ilgisizliği onu üzmeye başlamıştır. İçin için bu soruyu sorar kendine, bir gün suya der ki:
“Biliyor musun ben seni çok seviyorum.”
Su:
“Ben de seni seviyorum” der.
Aradan zaman geçer ve gül yine suya: “Seni seviyorum.” der. Su sıradan bir ifadeyle “Ben de,” der. Ama gül bu sözde sevgiyi hissedemez. Bu sıradanlaşma gittikçe sürer ama gül sabırla hep “Seni çok seviyorum… ” der suya. Ama artık öyle bir duruma gelir ki gül, etrafa o güzel kokuyu saçamaz ve burcu burcu açan dalları solmaya yüz tutar. Kendini toparlayarak ve son kez suya:
“Biliyor musun seni hâlâ çok seviyorum.” der gözyaşları içerisinde.
Su da ona döner ve yine o bildik ve umursamaz edası ile:
“Söyledim ya ben de seni seviyorum…”
Aradan zaman geçer ve gül yine suya: “Seni seviyorum.” der. Su sıradan bir ifadeyle “Ben de,” der. Ama gül bu sözde sevgiyi hissedemez. Bu sıradanlaşma gittikçe sürer ama gül sabırla hep “Seni çok seviyorum… ” der suya. Ama artık öyle bir duruma gelir ki gül, etrafa o güzel kokuyu saçamaz ve burcu burcu açan dalları solmaya yüz tutar. Kendini toparlayarak ve son kez suya:
“Biliyor musun seni hâlâ çok seviyorum.” der gözyaşları içerisinde.
Su da ona döner ve yine o bildik ve umursamaz edası ile:
“Söyledim ya ben de seni seviyorum…”
Gün
gelir gül yataklara düşer. Çok hastalanır; rengi solar, çehresi sararır.
Yataklardadır artık. Su başında bekler gülün, yardımcı olabilmek için... Ama
bellidir ki artık gül ölecektir. Ve son kez zorlukla başını döndürerek suya der
ki:
“Biliyor musun seni ben gerçekten seviyorum ve senin bilemediğin kadar sevdim üstelik…”
Çok hüzünlenir su bu durum karşısında ve biçare doktor çağırır. “Nedir sorun?” diye doktora sorar. Doktor muayene eder gülü.
Muayeneden sonra şöyle der:
“Hastanın durumu ümitsiz, elimizden bir şey gelmez!”
“Biliyor musun seni ben gerçekten seviyorum ve senin bilemediğin kadar sevdim üstelik…”
Çok hüzünlenir su bu durum karşısında ve biçare doktor çağırır. “Nedir sorun?” diye doktora sorar. Doktor muayene eder gülü.
Muayeneden sonra şöyle der:
“Hastanın durumu ümitsiz, elimizden bir şey gelmez!”
Su
merak eder kendisini bu kadar çok seven gülün ölümüne sebep olan hastalık nedir
diye sorar doktora: “Hastalığı nedir ki sevgili gülün?”
Doktor
şöyle bir bakar suya ve der ki:
“Gülün bir hastalığı yok dostum, hiç dikkat etmemişsin ona, bu gül sadece susuz kalmış, ölümü onun için…”
“Gülün bir hastalığı yok dostum, hiç dikkat etmemişsin ona, bu gül sadece susuz kalmış, ölümü onun için…”
Ve
anlar ki su artık, sevgiliye sadece seni seviyorum demek yetmemektedir. Ama artık
çok geçtir...
Etiketler:
aşk,
emir yaren,
gerçek,
gerçek aşk,
GERÇEK SEVGİ,
gül ile suyun aşkı,
nisan girdabı,
solan gül,
sonsuz amor,
yaren emir,
yasemin f. Kılıçaslan
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)